Bencil / Wilbur Smith

BencilBencil

Bencil’den…

Sülün tepenin yanından havalanırken kanatları bir an otların ucuna değecek gibi oldu. Doruğa erişince kanatlarını indirerek gizlendi kuş. İki çocukla bir köpek vadiden beri onu izliyorlardı. Dili ağzının yanından sarkan köpek öndeydi. İkizler onun arkasında omuz omuza koşuyorlardı. Afrika güneşi gökyüzünde epey alçalmakla birlikte, boğucu sıcak hâlâ sürdüğünden, çocukların haki gömlekleri terden ıslanmıştı. Kuşun kokusunu alarak birden titredi köpek. Bir an havayı içine çekip yine koşmaya başladı. İkizler de onun ardından gittiler. Tepe bir hayli dik olduğu için iki erkek çocuk da soluk soluğaydı.
Sean  kardeşine, «Yana çekil,» diye bağırdı.
«Bana engel oluyorsun.» Garrick itaatte istenileni yaptı. Kardeşi Sean, andan on santim uzun ve dokuz kilo ağırdı. Bu durum da. ona emretme hakkını veriyordu tabii. Sean yine köpeğe baktı. «Haydi, Tinker Bul onu oğlum!» Tinker kuyruğunu sallayarak emri anladığını belirtti. Fakat yine de burnunu yerden ayırmadı. İkizler onu izlerlerken, ellerindeki fırlatma sopalarını kaldırmışlardı. Soluklarını kontrol etmeye çalışarak sessiz sedasız gidiyorlardı. Köpek otların arasına büzülmüş olan kuşu bularak zıpladı ve ilk kez havladı. Kuş telâşla kanat çırparak otların arasından havalandı.
Sean elindeki küçük sopayı savurdu. »Kerrie’ adı verilen sopa, kuşun yanından hızla geçti. Sülün hemen kanat çırparak sopadan uzaklaştı. O sırada Garrick sopasını fırlattı. Kerrie havalanıp dönerek gitti ve sülünün tombul kahverengi vücuduna çarptı. Kuş tüyleri etrafa saçılırken yere düştü. Üçü de sülünün peşinden gittiler. Kanadı kırılmış kuş telâşla otların arasından kaçmaya çalışırken, heyecanla bağrışıyorlardı. Sean sülünü yakalayıp boynunu kırdı ve gülerek elinde tutup Garrick’in yanına erişmesini bekledi.
«Doğrusu, buna tam isabet denir, Garry!»
Tinker kuşu koklamak için atladı, Sean da köpeğin burnunu sülüne değdirebilmesi için eğildi. Tinker kuşu koklayıp ağzına almaya kalktıysa da, Sean köpeğin başını itip kuşu kardeşine attı. Garrick bunu da belindeki öteki sülünlerin yanına astı. Sonra, «Arada ne kadar uzaklık vardı dersin?» diye sordu. «On beş metre mi?»
Sean fikrini açıkladı.
«O kadar sanmam. Dokuz

Author: admin

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir