SAS / Kara Cehennem / Gerard De Villiers

Kara CehennemKara Cehennem

Kara Cehennem’den..

Yaşlılığa erişecek kadar uzun yaşamışsanız Tanrıya şükredin.
(TutsiAtasözü).

Julius Nieder adıyla tanınan adam, yanında katlı duran şantung ceketinin altına gizlediği tabancasını usulca kurdu.

Stanleyvilledeki bir garajda ucuna susturucu takılmış, 38 kalibrelik toplu bir Smith Wessondu bu. Tam bir saldırı silahı.

Horozun arkaya kalkmasıyla çıkan madeni ses, Air Congoya ait DC 6nın motorlarının uğultusunda kayboldu gitti. Uçak, tropikal kışın başlangıcında beliren korkunç bir kasırgadan kaçmak için devamlı tırmanıyordu.

Julius Nieder, çok önemli bir göreve hazırlanmakta olmasına rağmen, son derece rahattı. Bir uçakta, elliye yakın yolcunun gözü önünde adam öldürmek kolay iş değildi. Ama Julius görevini başarmaya ve ilk durak olan Burundinin başkenti Bujumburaya sağ salim inmeye son derece kararlıydı. Bunun için de, yeterince üçkâğıda ve biraz da şansa ihtiyacı vardı.

Öldürmek zorunda olduğu adam ise, orta geçidin öbür tarafında, kendisiyle aynı hizada, pencere yanındaki koltukta oturuyordu. Aralarında sadece bir yolcu vardı.
Saat altı buçuktu ve hava kararmaya başlamıştı. Akşam yemeğini ve saat 10 olarak bildirilen Bujumburaya varışı bekleyen yolcuların çoğu koltuklara büzülmüş uyukluyorlardı.

Viski ve konyağa itibar gösterenlerin çoğu yaşlı koloni askerleriydi ve zenci erkek hostes susuzluklarını gidermek için barla onlar arasında mekik dokuyordu.
İçmeyen tek kişi Julius Niederdi. Görev başında asla içki almazdı. Yapılı vücudu, bronzlaşmış yüzü, seyrek saçları ile güven uyandıran bir görünümü vardı. Oysa Kongoda çalışmış en tehlikeli maceraperestlerden ve öldürme sanatını en iyi uygulayanlardan biriydi.

Yanındaki koltuğa birinin gelip oturmaması için küçük bir çantayla bir sürü mecmua koymuştu. Başı koltuğa dayalı, gözleri yarı kapalı bir halde az sonra öldüreceği kurbanını izliyordu.

DC 6 o sırada 600 metre yükseklikte, yemyeşil tropikal ormanın üzerinde uçuyordu.

Uzun boylu, sarışın, gri takım elbiseli kurbanı ise, altın rengi gözlerini pencereye çevirmiş aşağıdaki ormanı seyrediyor, can sıkıntısını gidermek ve içindeki huzursuzluğu unutmak için devamlı parmağındaki şövalye yüzükle oynuyordu. Afrikaya uzun zamandan beri ilk kez ayak basacaktı. Bu kıtaya oldum olası ısınamamıştı.

Hele böyle

LİNK

Author: admin

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir