Mars’tan Gelen Ölüm / Peter Randa

Mars'tan Gelen ÖlümMars’tan Gelen Ölüm

Mars’tan Gelen Ölüm’den…

GARÎP BÎR SESSİZLİK… Sessizliğin aslında ne kadar ağır bir şey olduğunu böyle zamanlarda anlıyor insan. Nedir peki beni bu derece etkileyip şaşırtan? Ölü bir gezegenin toprağına ayak basmış olmak mı?.. Ölü de değil üstelik. Ölü denemez buna. Yarı yarıya ölü… Geometrik şeritler halinde uzanan kırmızımtırak bir yosun var ayaklarımın altında. Şimdi bunu çiğniyorum işte.

Mars Yıldızının ünlü kanalları! Seferdeki uzmanlar, örnek toplamaya giriştiler hemen; ve küçük geminin ilkel laboratuvarında ilk incelemeleri de yaptılar.

Ben işin bilimsel yanıyla görevli değilim. Seferde bir çeşit gemici, pilot ve tarihçi sıfatıyla bulunuyorum ben. Notlar alıyorum durmadan. Ayrıca, arkadaşlarımın notları ve çektikleri filmlerle aldıkları mikrofotoları derleyip toplamak da bana düşüyor.

Bütün bu film ve fotoğraflar, Dünya’ya döner dönmez banyo edilecek… Döner dönmez… Dönmeyi başarabilirsek eğer! Ve Dünya artık, ufacık bir yıldız gibi kalıyor uzayda.

Aslında dönüş yolculuğunun da gidiş yolculuğu gibi rahat geçmemesi için hiç bir sebep yok… Her şey otomatik gemide. Müthiş bir gemi, evet. Fobos ve Deimos uydularının ötesinde bir yörüngede, gezegenin çevresinde durmadan dönerek seyrediyor şimdilik.

Soluma cihazımın oksijen yedeğine bakıyorum: Şurada, hemen biraz ilerde gördüğüm kaktüs çalılığına kadar götürüp getirir beni rahatça… Benzediği için kaktüs diyorum. Ama ilerde bu tuhaf bitkilere herhalde kaktüs ismi verilmeyecek.

Her ağaç, başlı başına bir çalılık. İki metre yüksekliği var… İç içe geçmiş sert dallarının uçları da alabildiğine geniş birer huniyle son buluyor.

Botanistimiz Stephenson, bu hunilerin, gezegendeki, yoğunluğu pek düşük oksijeni emmeye yarayan hakikî birer vantuz (çekmen) olduğu iddiasında… Gene Stephenson’un iddiasına göre, bu oksijeni olduğu gibi toprağa geri veriyorlar; topraktan da atmosfere dönüyor.

Mars’ta, hayatını sürdürebilen ne varsa, oksijene karşı aşırı bir saygı beslemek zorunda… Ve başlangıçta sandığımızın tersine, indiğimiz ovanın ortasında bir çok canlı şey görüyorum.

Hayvan yok. Yosunun içinde yavaş yavaş sürünen on santimetre uzunluğunda ve küçük parmak genişliğindeki şişman beyaz kurtları hesaba katmazsak eğer…

Zehirli

LİNK

Author: admin

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir