SAS / New York’ta Kara Büyü / Gerard De Villiers

New York'ta Kara BüyüNew York’ta Kara Büyü

New York’ta Kara Büyü’den…

Loş odada iki parlak, siyah göz Malko’nun üzerine dikilmişti.

Malko gördüğü hayali yok etmek istercesine, sağ eliyle Sabrina’nın vücudunu aradı. Çıplak teninde hâlâ, sevişmelerinin etkisiyle oluşan tere karışmış, hafif bir parfüm kokusu duyuluyordu.

Geçen gün 53. Cadde’deki “Cheetah” adlı büyük bir diskotekte dans etmişlerdi. Sabrina’nın üzerinde tamamen altından yapılmış, oldukça göz alıcı bir tunik vardı. Bunu imal eden fabrikatör her kimse, Başkan’ın tutumluluk konusunda verdiği öğütleri pek dinlememişe benziyordu. Tunik o kadar kısaydı ki, genç kadının mini vizon mantosunun altına hiçbir şey giymediği izlenimi veriyordu. Narin, soylu vücudu, kızıl kahverengi saçlarla çevrelenmiş masum yüzü ve mesafeli havasıyla, içerideki bütün erkeklerin akıllarını başlarından almıştı.

Kuşkusuz genç kadının mezun olduğu Mary Mount Koleji’ndeki rahibelerin öğütleriyle bağdaşamayacak sevişmesini gören, masum görünüşünün bir aldatmacadan ibaret olduğunu anlardı.

Malko yarı uykulu bir halde gülümsedi. Sabrina’da bekâr bir erkeğin hayal edebileceği her şeyi bulmuştu. Genç kadın hem güzel, özgür ve büyüleyiciydi, hem de zengindi. Bir keresinde yaş gününde ona bir Rolls-Royce alacağına söz vermişti… Hiç kuşkusuz şaka yapıyordu, ama yine de. Sabrina ile hiçbir şey olanaksız değildi.

Karşılaşmaları oldukça garip olmuştu.

Sabrina kolunda, üzerindeki mini vizona uyan bir kanişle taksiden fırlayınca, olanca hızıyla Malko’ya çarpmıştı. Çarpışma sırasında gözünden fırlayan gözlükleri yere düşmüş, kırılmıştı.

O zaman genç kadın bir çığlık atmış ve hafif aksanlı, mükemmel İngilizcesiyle, burnunun ucunu bile göremeyecek kadar miyop olduğunu söylemişti.

Bu sözler üzerine Malko’nun asil kanı kendini hemen göstermişti. Biraz da kendisinin neden olduğu bu kötü durumla genç kadını baş başa bırakamazdı. Hemen onu eve götürüp, başka bir gözlük almasını önermişti.

Takside birbirlerini daha iyi tanıma olanağı bulmuşlardı. Sabrina’nın babası Kanada’da bir televizyon şirketinin sahibiydi ve New York’ta ‘ yaşıyordu. Fakat Sabrina bu şehirden çok sıkılıyordu. Dairesi 5. Cadde’deki, kırmızı tuğlalı bir binanın altıncı katındaydı. Washington Meydanı‘ndan sadece üç blok ötedeydi. Diğer tarafta, bütün semte New York’ta az

LİNK

Author: admin

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir