Kızıl Nehirler / Jean-Christophe Grange

Kızıl NehirlerKızıl Nehirler

Kızıl Nehirler’den…

Pierre Niémans, parmaklarını elindeki çok kısa dalga telsiz vericisinin üzerine kenetlemiş, biraz aşağıda, Parc-des- Princes’in beton rampalarından inen kalabalığı izliyordu. Binlerce coşkulu, ateşli kelle, binlerce beyaz şapka ve rengârenk kaşkol, başdöndürücü alacalı bir kurdele oluşturur gibiydi. Konfeti yağmuru. Ya da sanrılı iblisler sürüsü. Ve hep aynı üç hece, aynı yavaş ve vurucu nakarat: “Ga-na-mos!”

Parc-des-Princes’in hemen karşısındaki anaokulunun damından, üçüncü ve dördüncü CRS[2] birimlerinin manevralarını izliyordu. Koyu lacivert giysili adamlar başlarına siyah kasklarını geçirmiş, polikarbondan kalkanlarının ardında koşuşturuyordu. Her zamanki klasik yöntem. Her kapı dizisinin ikişer yanında iki yüz polis, ayrıca iki takım taraftarlarının karşılaşmamaları, birbirleriyle temas etmemeleri, hatta birbirlerini görmemeleri için, “perde” görevi yapan komandolar…

O akşam, Fransız olmayan iki takımın Paris’te karşılaşacağı tek maç için, Real Zaragoza-Arsenal karşılaşması için, bin dört yüz kadar polis ve jandarma görevlendirilmişti. Kimlik kontrolü, üst arama, iki ülkeden gelmiş kırk bin izleyicinin kendilerine ayrılan yerlere yönlendirilmeleri. Başkomiser Pierre Niémans bütün bu manevraların sorumlularından biriydi. Aslında böylesi görevler her zaman yaptıklarına pek benzemiyordu, ama alabros tıraşlı polis görevlisi bu tür sorumluluklardan hoşlanıyordu. Saf denetim ve çatışma. Ne soruşturma, ne de gizlilik. Bir bakıma, böylesi bir değişiklik dinlendiriyordu sanki onu. Ayrıca, hareket halindeki bir orduyu anımsatan koyu lacivertli kalabalığın askerî davranışlarına bayılıyordu.

Taraftarlar alt kata ulaşıyorlardı, stadyumun beton direklerinin arasından, H ve G kapılarının üzerinden görünüyorlardı işte. Niémans saatine baktı. Dört dakika içinde dışarıda olacaklar, asfaltın üzerinden dağılmaya koyulacaklardı. İşte o zaman kavga, arbede tehlikesi baş gösterecekti. Başkomiser ciğerlerini şişirdi. Ekim gecesi gerilim yüklüydü.

İki dakika. Niémans neredeyse içgüdüsel bir dürtüyle döndü, uzaktaki Porte-de-Saint-Cloud Meydanı’nı gördü. Meydanın üç çeşmesi gecenin karanlığında, endişe totemleri gibi yükseliyordu. Cadde boyunca, CRS kamyonları, sık bir sıra halinde peş peşe dizilmişti. Önlerinde de, kasklarını kemerlerine asmış, copları dizlerini döven, sıkıntıyla gidip gelen adamlar vardı. Bunlar takviye güçlerdi.

Uğultu arttı. Kalabalık sivri uçlu parmaklıkların arasındaki bölümdeydi şimdi

LİNK

Author: admin

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir