İsim Şehir Hayvan / Yılmaz Özdil

İsim Şehir Hayvanİsim Şehir Hayvan

İsim Şehir Hayvan’ndan…

– Yav bırak Mustafa Abi yaa, sen mi kurtarıcan memleketi Allah aşkına!

– Ama işgal zırhlıları…

– Boşver şimdi sen işgal zırhlılarını filan… Gün gelir, memleketin malını mülkünü tapusuyla İngiliz’e satar bunlar.

– Yok canım!

– Yeminle söylüyorum, İngiliz vatandaşı bakan bile getirip koyarlarsa şaşma.

– Ama ahval ve şerait…

– Güzel abim yaranamazsın… Bak şimdi binicez bu dandik gemiye, taaa Samsun’a gidicez, savaş, boğuş, kendimizi paralayacağız, diyelim becerdik, devrim mevrim, anlata anlata dilinde tüy bitecek, sonra sen kahırdan ölücen, önce biraz ağlıycaklar, sonra gene “Son Osmanlı Padişahı” diye pankart açacaklar, mezarında dönücen.

– Saltanat kalsın diyosun yani…

– Alışmadık kıçta don durmaz abi, egemenlik megemenlik vereceğine, iki çuval kömür ver, daha iyi… Aha buraya yazıyorum, açlıktan nefesleri kokarken padişahlarına saltanat uçakları alırlar, bu gemiyi de jilet yaparlar, söylemedi deme.

– Efkârlandım be…

– Yakma o cigarayı gözünü seveyim, yarın öbür gün belgesel ayaklarıyla film milm yaparlar, keş gibi gösterirler seni haberin olsun.

– Hal çaresi nedir peki?

– Al padişahın kızını, yırtalım.

– Millet ne olacak?

– Onlar da ulemaya sorsun artık ne olacaklarını, bize ne, kendi düşen ağlamaz.

– Laik olmasınlar mı, birey olmasınlar mı, kendi lisanları olmasın mı, şıhlara şeyhlere mi bırakalım kaderlerini?

– Bak ne güzel söylüyorsun, kader der geçerler, takalım takkemizi bakalım dalgamıza, iş çıkarma başımıza…

– İyi de, yazık olmaz mı?

– Asıl bu yaptığını yaparsan yazık olur… Bazıları sana inanacak, etkilenecek, senin fikirlerini yaşatmaya kalkacak, hayatları kayacak, evleri basılacak, içeri tıkılacaklar, kimine saçını örtmediği için fahişe diyecekler, kimine milletin malını Arap’a satmayın dediği için komünist diyecekler, kimine “Ne mutlu Türk’üm diyene” dediği için faşist diyecekler, darbeci diyecekler, ırkçı diyecekler… Yorma ahaliyi, kula kulluk edelim, rahat edelim.

– Yok arkadaş, ben bi deniycem.

– E sen bilirsin.

Mustafa

Babası öldü.

Yetim büyüdü.

Üvey evlat oldu.

Tutuklandı.

Hapse atıldı.

Sürüldü.

İşsiz kaldı.

(Şöyle yazıyordu o sıkıntılı günlerde kaleme aldığı günlüğüne: Harcamalarım fazla değil, zira gelirim hep az.)

Hastalandı…

Böbreklerinden.

Vuruldu

LİNK

Author: epubindir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir