Gülünesi Aşklar / Milan Kundera

Gülünesi AşklarGülünesi Aşklar

Gülünesi Aşklar’dan…

Martin benim yapamadığım şeyleri yapabilir. Herhangi bir sokakta herhangi bir kadına yanaşabilir. Şunu itiraf etmeliyim ki onu tanıdığımdan beri (onu tanıyalı epey oluyor) yeteneğinden çok yararlandım, çünkü kadınlan ben de onun kadar severim, ama bende onun taşkın gözü pekliği yok. Buna karşılık, Martin, kadınlara yanaşmayı başlı basma bir amaca dönüşmüş bir ustalık gösterisine indirgeme yanılgısını işledi. Öyle ki kendini çoğu zaman, biraz da kırgınlık duyarak, takım arkadaşına güzel toplar atan cömert bir forvet oyuncusuna benzetiyor; takım arkadaşı aldığı bu paslarla kolay goller atarak ucuz bir zafer kazanıyor.

Pazartesi öğleden sonra işten çıktıktan sonra, Vaclav Meydam’ndaki bir kafede oturmuş, eski Etrüsk kültürünü konu alan kalın bir Almanca kitaba gömülmüş, onu bekliyordum. Üniversite kitaplığının bu incelemeyi benim için Almanya’dan ödünç olarak getirtmesi birkaç ay almıştı; o gün, kitabı sonunda ele geçirdiğim için, onu kutsal bir eşya gibi yanımda taşıyordum ve gerçekte Martin’i bekliyor olmaktan da son derece hoşnuttum, çünkü böylelikle, bir kafe masasında, bunca zamandır arzuladığım kitabın sayfalarını çevirebiliyordum.

Bu eski antik kültürleri bir çeşit nostalji duymadan düşünemem. O zamanların tarihinin tatlı yavaşlığını düşününce, nostaljinin yanında, hiç kuşkusuz imrenme duygusu da var. Eski Mısır kültürü birkaç bin yıla yayılmıştır. Grek antikitesi bin yıla yakın sürmüştür. Bu bakımdan, insan hayati tarihe öykünür: Önceleri devinimsiz bir yavaşlığa gömülmüştür, sonra azar azar, giderek hızlanır. İki ay önce, Martin kırk yaşını geride bıraktı.

Serüven başlıyor

Daldığım düşünceleri dağıtan o oldu. Birdenbire birahanenin camlı kapısında göründü ve genç bir kızın masada oturmuş kahve içtiği tarafa doğru yüz işaretleri ve anlamlı jestler yaparak bana doğru ilerledi. Gözlerini kızdan ayırmadan yanıma oturdu ve, “Bu konuda ne diyorsun, birader?” diye sordu.

Utandım. Doğruydu; kitabıma öylesine derin dalmıştım ki genç kıza henüz dikkat etmemiştim; güzel olduğunu kabul etmem gerekiyordu. Tam o anda, doğruldu, siyah papyon kravatlı garsonu çağırdı: Hesabı ödemek istiyordu.

” Sen de öde hesabı!” diye buyurdu

LİNK

 

Author: admin

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir