İki Yeşil Susamuru / Buket Uzuner

İki Yeşil Susamuruİki Yeşil Susamuru

İki Yeşil Susamuru’ndan…

Bir avukat arkadaşı ‘düşünce suçu’ndan tutuklanmış, televizyonda kitapları katil gibi sergiliyorlar diye, bozulmuş, belki bu yüzden, belki de başka sorunlardan, o ilk tanıdığım canlı, heyecanlı, neşeli kadına hiç benzemiyordu. Buluşmak üzere söyleştiğimiz kafeye yorgun, isteksiz, biraz da sıradanlaşmış bir kadın geldi, Selen’in yerine.

Yüzüne dikkatle bakıp, benimle ne konuşacağını tahmin etmeye çalışırken, hâlâ liseli bir kız olduğumu düşünüp öfkeleniyordum. Liseli bir kıza Öğüt verilir, ders verilir. Yine ve hâlâ Selen’le eşit olamayışımın öfkesi içimi yakarken, bir yandan da artık bir cinsel hayatım olduğunu anlaması, bu bilgiyi kullanabileceği düşüncesiyle, ondan çekiniyordum. Dikkatle yüzünde bir ipucu aradım, her mimiğini izledim.

Gözlerinin derinine gizlenmiş o eski pırıltıyı gördüm, o sırada: Dürüst, kendine güvenen, akıllı insan pırıltısını. Rahatlattı bu beni. O, eski Selen’di, değişmemişti ve beni hâlâ etkiliyordu.

“Annenle ilişkini pek bilmiyorum Nilsu, ama tahmin ediyorum. Babanı, evet, onu oldukça iyi tanıyorum. Sana gelince, seninle ilk tanıştığımız andan itibaren, birbirimizi çok iyi algıladık sanıyorum…”

Yine beni şaşırtmıştı Selen! Doğrusu cebimde doğum kontrol haplarını bulup, beni alelacele görüşmeye çağırınca, bekâret, cinsel hastalıklar (henüz AIDS gündemde değildi), gebelik riski, erken annelik sorunları ya da evlilik üzerine konuşacak sanmıştım.

“Tanıştığımız gün, o balık lokantasında çok duyarlı, kafa tutan, zeki ve güzel bir kız çocuğu vardı karşımda. Babasına tutkun, olupbitenlerden çok tedirgin, ortada kalmaktan, terk edilmekten, en çok da babasını yitirmekten korkan bir kız çocuğu… Beni hem beğenen hem de bir ‘umacı’ gibi gören, taze bir genç kız.”

Sustu, kahvesinden bir yudum aldı. Nefes almaktan bile çekinerek, onu dinliyordum. Nereye getirecekti sözü, beni neden çağırmıştı?

“Babanı, seni ve ilişkilerinizi tanıdıkça, beş aşağı, beş yukarı aile topografyanızı da çıkarmak güç olmadı.”

Neden sözü dolandırıyordu? Neden asıl noktaya gelmiyordu? Yoksa, o da mı çekiniyordu?

“Nefis bir baban var. İçten, canlı, sevgili, kocaman yüreği olan bir insan. Çocuklarını çok seviyor, ikinizi de… Annene gelince, onun

LİNK

Author: epubindir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir