Bir Beyazperde Masalı / Osman Aysu

Bir Beyazperde MasalıBir Beyazperde Masalı

Bir Beyazperde Masalı’ndan…

BU GECEYİ rahat geçirmiştim. Zaman zaman uyanmama rağmen durumum iyi sayılırdı. Tabii, yaralarımda ufak tefek sızlamalar oluyordu ama bu kadarına dayanabilirdim. Beni asıl rahatsız eden husus gözümde}ti bandajdı. Tek gözle etrafı seyretmeyi çok yadırgıyordum.

O gün ziyaret saatinde içime bir hüzün çöktü. Koğuş birden hareketlenmişti; hemen hemen her hasta yatağının kenarına yakınları, eşleri, dostları dolarken ben tek başıma kalmıştım. Doğal olarak ne gelenim vardı, ne de gidenim. Sadece sağımdaki ve solumdaki hastalara uğrayanlar, beni görünce nezaketen bir geçmiş olsun diyorlardı.

Bu bir zaaf alameti olmalıydı; ilk defa böyle bir yerde terk edilmişliğimi, yalnızlığımı ve hayatımda kimsenin olmadığını çok çarpıcı bir şekilde hissediyordum. Gariptir, fakat içime bir hüzün çökmüştü. Uzun süredir buna alıştığımı sandığım halde müteessir olmuştum. Demek insan doğası gereği, hangi şartlar altında olursa olsun, ilgi ve ihtimam görmek istiyordu. Terk edilmişliğe alışmak safsatadan ibaretti.

Ziyaret saatinin bitimine on beş dakika kala birden heyecanlandım, koğuş kapısından giren şahsı görünce yüreğim pır pır atmaya başladı. Cevat Baba idi bu. Bu dünyadaki tek dostum, iyilik timsali, altın kalpli, sevecen ve eski hayranım kahveci Cevat Baba.

Hastane polisinden öğrendiğim kadarıyla, beni kanlar içinde sokağa serilmişken bulan, hemen bir taksi çevirip İlkyardım’a yetiştiren insan. Ürkek ve çekingen haliyle koğuşu tarayıp beni görmeye çalışan, bulunca da yüzünde gerçek bir mutlulukla yanıma yaklaşan hakiki dostum.

“Nasılsın evlat?” diye sordu. “Bakıyorum, paçayı kurtarmışsın.” Çocuk gibi sevinerek mırıldandım.

“Acı patlıcanı kırağı çalmaz, baba” dedim. “Sağ ol, ne zahmet ettin buraya kadar. Kahveyi kime bıraktın?”

“İdris’e. O da selamlarını söyledi, iyisin, değil mi?”

“İyiyim, iyiyim. Dert etme. Herhalde bir iki güne kadar taburcu ederler.”

“Verilmiş sadakan varmış. Daha kötüsü de olabilirdi.”

Elimde olmadan samimiyetle söylendim.

“Keşke olsaydı, be baba! Keşke o namussuzlar bıçağı biraz daha yukardan soksalardı; fena mı olurdu yani? Bu pis dünyadan göçer giderdim. Koca İstanbul bir pislikten, artık hayata tahammül

LİNK

Author: epubindir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir