Az / Hakan Günday

AzAz

Az’dan…

Gido Ağa altmış bir yaşında, geceleri İran sınırından giren mazottan içinde yüzecek kadar payını alan, Şıh Gazi denilen bunağa kesinlikle güvenmese de yüzüne gülmek zorunda kalan bir aşiret reisiydi. Aleyzam aşireti. Her beş yılda bir, koruculukla teröristçilik arasında gidip gelen, mevsime göre renk veren bir sürü. Başlarında da Gido Ağa diye bir çoban. Genişti evi. On ev kadardı. Her ev gibi bir başköşesi vardı. Ve artık o başköşede, beyaz cübbesi, beyaz sarığıyla uyuklayan Şıh Gazi oturuyordu. İyice yaşlanmıştı. Ne konuşur ne de dinlerdi. Aslında bir sancaktan farkı yoktu. Köy gezilerinde uygun bir yere dikilir ve çevresine çöreklenilirdi. Şıh Gazi kendi rüzgârında dalgalanırken, oğlu Hıdır Arif de tarikat işlerine bakardı.

Salonda, ayakta duran tek kişi Tayyar’dı. Et ve kemik yerine kas ve sinirden inşa edilmiş bir judocu. Şıh Gazi’nin arkasında duruyor ve gözleri birer objektif gibi gördüğü her şeyi kaydediyordu. İki metreye yakın bir boy ve yüz kilo. Cübbesine geniş gelen kollar, yüzüne dar düşen bir alın, kırıldığıyla kalmış bir burun ve namlu kalınlığında parmaklar. Ellerini kuşağının altında birleştirmiş, havadaki tozları bile birbirinden ayırmak ister gibi bakıyordu çevresine. Şıh Gazi’nin manevi oğluydu. Yedi yaşından beri yanındaydı. Annesi, babası ve dört ablası, İsrailli bombalar tarafından öldürülmüş bir Filistinliydi. 1967 yılındaki Altı Gün Savaşı’ndan kaçan üç milyon Filistinlinin arasında, Hikmetçilerin ellerinden tutup sınırları geçmiş ve Şıh Gazi’nin huzuruna ermişti. Öyle bir bakmıştı ki yedi yaşındaki siyah gözleriyle, Şıh Gazi, “Ağla!” demişti. “İstediğin kadar ağla yavrum. Çünkü bir daha ağlamayacaksın.”

O günden sonra, Tayyar, Şıh Gazi’nin gölgesine girdi ve nefesinin altında büyüdü. Büyüdükçe de, manevi babasının gözü, dili ve yumruğu oldu. Ülkede ayak basmadığı kent, kulağına Şıh Gazi’nin sözünü fısıldamadığı Hikmetçi kalmadı. Emirleri de o taşıdı, ricaları da. Yıllar geçtikçe, daha da çok susan Şıh Gazi’nin hayata gönderdiği elçisi oldu ve bir daha da ağlamadı.

Hikmetçilerin bölgedeki diğer tarikatlardan farkı, şıhlarının “yersiz” diye

LİNK

Author: epubindir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir