Limonlu Pastanın Sıradışı Hüznü
Limonlu Pastanın Sıradışı Hüznü’nden…
Annem evdeydi ve bana pasta yapıyordu. Kaldırımdan eve doğru geliyordum ki, daha çalmama kalmadan kapıyı açtı.
Kapıdan dışarı doğru eğilerek, Bir deneme yapmaya ne dersin? diye sordu. Hoş geldin niyetine beni kendine çekerek sarıldı, en sevdiğim önlüğüne, ikişerli kırmızı kiraz desenleri işlenen eprimiş pamuklu önlüğe beni sıkı sıkıya bastırdı.
Malzemeleri mutfak tezgâhına çıkarmıştı bile: bir paket un, bir paket şeker, fayanstaki oluklara yuvalanmış iki kahverengi yumurta. Kenarlarından yumuşamaya başlayan sarı bir tereyağı kütlesi. Sığ bir cam kapta limon kabuğu. Malzemelere sırayla baktım. Bu hafta dokuzuncu doğum günüm vardı ve okulda hiç hoşlanmadığım elyazısı dersiyle, oyun sahasında sayı yapıp yapmamanın ağız kavgasıyla geçen uzun bir günün ardından güneş ışığının dolduğu mutfak ve annemin sevecen bakışları beni açık kollarla karşılıyordu. Esmerşeker kristallerinin olduğu mumlu kese kâğıdına bir parmak daldırıp, Evet, mmm, evet, diye mırıldandım.
Annem bir saat kadar süreceğini söyleyince ben imla kitapçığımı çıkardım. Muşamba amerikan servisin üstüne kalem ve kâğıtları yayarak, Yardım edebilir miyim? diye sordum.
Annem unla kabartma tozunu katıştırarak, I-ıh, dedi.
Doğum günüm martta; ve o yıl, Sunset Caddesi’nin topu topu birkaç blok güneyindeki dar sokaklı mahallemizde daha da parlak, canlı ve berrak bir bahar haftasına denk gelmişti. Komşumuzun öndeki bahçe kapısına tırmanan ve akşamları açan yasemin, günbatımında baş döndüren kokusunu yayıyor, evlerin kahverengiye büründüğü kuzeyde de tepeler tatlı tatlı ufka doğru yuvarlanıyordu. Yakında yaz saati uygulamasına geçilecekti ve daha dokuzuma gelmeden bile doğum günümü yazın ilk belirtileriyle, açık pencereli derslikler ve daha hafif giysilerle, birkaç ay içinde ev ödevlerinin kalmayacağıyla ilişkilendiriyordum. Baharda saçlarımın rengi açılır, kumraldan sarıya çalar, neredeyse annemin atkuyruğu gibi bir renge bürünürdü. Mahallenin bahçelerinde afrikazambakları, robotumsu uzun yeşil gövdelerinden sürgün verir, morlu mavili açardı.
Annem yumurtaları çırpıyordu; unu eliyordu. Birinde çikolatalı krema, diğerinde de gökkuşağı renklerinde minik süs şekerleri olan iki kâseyi bir yana ayırmıştı.
Böyle bir…