Gündüzsefası / Sarah Jio

GündüzsefasıGündüzsefası

Gündüzsefası’ndan…

Alex saat beşte evin önünde beliriverdi. “Seni yemeğe götürüyorum,” dedi.

Üzerimdeki giysilere baktım: Tayt ve ince bir kazak, akşam yemeği için pek uygun bir kıyafet sayılmayacağı gibi, New York’ta bir restorana giderken kesinlikle giymeyeceğim şeylerdi. “Üzerimi değiştirip geleyim.”

“Hayır,” dedi Alex gülümseyerek. “Böyle harika görünüyorsun. Aynca burası Seattle. İnsanlar en şık yerlere giderken bile kot pantolon ve tişört giyerler.”

Gülümsedim. “Tamam, öyleyse çantamı alayım.” İçeri girip saçlarımı atkuyruğu şeklinde topladıktan sonra biraz dudak parlatıcısı sürüp çantamı aldım ve Alex’in yanına döndüm.

Alex koluna girmem için kolunu uzattı. İskelenin yukarısındaki caddcye doğru yürümeye başladık. “Serafina’s yokuşun hemen başında,” dedi Alex. “Biraz yürüyüş yapmanın sakıncası yoktur umarım.”

“Bana uyar,” dedim. “Ncw York’tayken her yere yürüyerek giderdim. Alışkınım.”

Küçük restoran Eastlake Caddesi üzerindeydi. Alex kapıyı benim için açınca, dışarı hafif bir caz müziği yayıldı.

İçerideki küçük bir sahnede üç kişilik bir orkestra çalıyordu. Garson bizi karşılamak için yönelirken, saksafoncu bana göz kırptı.

“Bize iki kişilik bir masa,” dedi Alex.

Garson gülümseyerek bize pencere kenarındaki bir masayı gösterdi. Etrafa göz gezdirirken Alex’in haklı olduğunu görebiliyordum. Restoranın diğer ucundaki küçük masada bir çift oturuyordu. Adam bir bermuda şort ve sandalet giymişti. Kadının kot eteğinin ise kenarlan aşınmıştı. Burası New York gibi değildi, ama insanların rol yapmayıp doğal olmaları hoşuma gidiyordu.

“Burası harika gnocchi* yapıyor,” dedi Alex. “Patlıcanlı ve kabaklı mantıları da harikadır. Aslında tüm mönü öyledir diyebiliriz.”

Gülümsedim. “İtalyan yemeklerini severim. Kocam yemek kültürü geniş, İtalyan bir aileden geliyordu.” Bu konunun keyfini kaçırıp kaçırmadığını anlamak için dikkatle Alex’in yüzüne baktım. Ama öne doğru eğilip ilgiyle beni dinlemeye başladı.

“Bahse varım onun da mutfağı her zaman sarımsak, fesleğen ve domates kokan bir büyükannesi vardı.”

“Evet,” dedim. “Vardı.” Garson kızın önüme bıraktığı bir kadeh Chianti şarabını yudumladım. Alex’le James hakkında konuşmaktan zerre kadar rahatsızlık duymuyor olmama şaşırmıştım.

“Ya sen?” diye sordum. “Sen de yemek kültürü

LİNK

Author: admin

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir