Mor Salkımlı Ev / Halide Edib Adıvar

Mor Salkımlı EvMor Salkımlı Ev

Mor Salkımlı Ev’den…

Birincisi, Selimiye’de İbrahim Paşa Konağı’nın ya selâmlık yahut da harem tarafıdır. Arkası Karacaahmet Mezarlığı ile karşı karşıya, yüzü ve yanı İstanbul’un gökte yükselen binlerce minaresine bakar. Yarısında sahipleri oturur, fakat bizim taraf da Beşiktaş’daki evimiz kadar büyük. Yanında ve arkasında, bilhassa gül ağaçları bol, bakımsız, fakat geniş bir bahçesi vardır. Mahallesi zamanla kararmış, yıkılmaya yüz tutmuş kocaman ahşap konaklar ve evlerle dolu idi. Anlaşılan sahipleri vaktiyle sadrazam, nazır her halde daha çok eski devrin ekâbiri imişler. O ev artık yanmıştır; fakat oradan geçerken eski bir ahbaba bakar gibi, gözlerim daima oraya dalar. Gül ağaçlarından başka bir hayli gölgelik büyük ağaçları da vardı. Bilhassa Mahmure ablanın ta tepesine tırmandığı, gözlerimi çevirdiğim zaman başımı döndüren, dalları göğe yapışmış gibi duran bir ceviz ağacı da vardı.

Taşınır taşınmaz Selimiye Camii imamını bize hoca olarak tuttular. Babam da ailesiyle yazı bizimle beraber geçirmeye geldi. Şimdi Nilüfer’den sonra Nigâr adlı küçük bir kız kardeş daha peyda olmuştu. Havva Hanım Nilüfer’e baktığı ve onu erken yatırdığı için, artık onun odasına pek gidemiyordum, selâmlıktaki ikinci erkek, daha evvel adı geçen Süleyman Ağa idi. Fakat Büyükbaba’dan çok daha fazla bir efendi tavrı takındığı için Haminne ondan pek memnun değildi. Maamâfîh, ben onu, daha doğrusu bütün lalaları, halayık ve hizmetçilere tercih ederdim. Bilhassa Şarkî Anadolu’ya ait peri masalları veya şahsî maceralarını anlattığı zaman ağzım açık kalırdı. Mahmure abla, Süleyman Ağa’nın üç karılı olduğunu nasılsa öğrenmiş, onunla alay eder dururdu. Süleyman Ağa, karılarını, pilâv pişirmekteki maharetlerine göre tasnif ederdi. Derdi ki: “Birinci karı, pilâvı kuru ve yağı eksik pişirirdi. Pilâv pişirmesini bilir, diye medh ettikleri bir kadın daha aldım. Fakat o daha hasis olduğu için pilâvı daha kuru önüme sürüyor, yağı esirgiyordu. Kırk gün geçmeden bir üçüncüsünü aldım, bu da o kadar yağlı pişiriyordu ki yağlar, bıyıklarımdan, sakallarımdan aşağı akıyordu. Bir daha artık evlenmedim.”

LİNK

Author: epubindir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir