Bay Tanrı / Alan Lightman

Bay TanrıBay Tanrı

Bay Tanrı’dan…

Zaman, bazı dönem ve aralıklarda damladı. Bazılarında coştu, geleceğe bodoslama aktı ve ardından frene bastı, yavaşladı ve yine damlamaya döndü. Zamanı yaratırken, daima aynı tarzda mı aksın yoksa durup kalksın mı, karar vermemiştim. Ama mesele bundan daha belalıydı. Henüz saatleri yaratmadığımdan, zamanın pürüzsüz akışıyla durup kalkışlı akışı arasındaki farkı kestirmek mümkün değildi. Zamanı ölçecek hiçbir şey yoktu ortada. Hatta belki zamanın geçişi gözlemciye göreli olmalıydı. Ya da belki sadece algıdan ibaret kalabilirdi. Başlangıçta hiçbirimiz zamanın aktığından emin değildik. Olasılıklardan herhangi birine bağlanmak gelmedi içimden –zaten bu haliyle epey kafa patlatıyordum– ve zamanın dokusuna ileri bir tarihte karar vermeye karar verdim.

İster pürüzsüz ister kesintili olsun, zamanın yaratılışı Boşluğu çoktan değiştirmişti. Zamandan önce, Boşlukta hareket etmiyor, tümünü birden aynı anda yaşıyorduk. Daha doğrusu, Boşluk varlıklarımıza yapışıyor, Boşluk düşüncelerimizi kapsıyor, Boşluk bizim var olan bir şeyliğimize karşı hiçliği oluşturuyordu. Zamandan sonraysa, Boşluk, sonsuz ve değişmez olarak kaldı ama artık içinden geçilebiliyor, düşünülebiliyor; belli bir anda Boşluğun belli bir yerinde, başka bir andaysa başka bir yerinde bulunulduğu söylenebiliyordu. Boşlukta yön veya yer belirleyici tabelalar, işaretler bulunduğundan değildi –Boşluk tümüyle pürüzsüz, boş ve şekilsizdi– ama ilke temelinde böyle belirli yerlerin varlığını ve bir zaman dilimi dâhilinde birinden diğerine gidebileceğimizi anlıyorduk. Ve Boşluğun boş, bomboş olmasına rağmen çeşitli anlarda kısa süreliğine görünüp kaybolan vasıflar –incecik perdeler, peçeler, tüller, hiçlik vadileri– çarpıyordu gözümüze. Bu tür ele geçmez, uçucu yapılar; birbirleri üzerine yığılmış, birbirlerine tamı tamına oturamayan hiçlik katmanları arasındaki çatlaklardan çıkıyorlardı. Kaçıp giden bu biçimler, içlerinden birine yöneldiğiniz anda yitip gitmekle birlikte, anlık bir rota, hayalsi bir varış noktası, Boşluğun tüm şekilsizliğinden anlık bir kopuş sağlıyorlardı.

Avuçlar dolusu zaman harcadım Boşlukta gezmek için. Tüm boşluğuna rağmen Boşluk, sonsuz olasılık kuyularıyla durmadan çağırıyordu beni. Uzun süreler boyunca belli yönlerde gittim, hiçlik buharları arasından geçtim; derken aniden yeni alanlar keşfetme arzusuyla sağa veya sola

LİNK

Author: admin

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir