Sinekli Bakkal / Halide Edib Adıvar

Sinekli BakkalSinekli Bakkal

Sinekli Bakkal’dan…

Cuma selâmlığını görmeye epey bir kalabalık gider. Çünkü tantanalı, şaşaalı bir alay, rengin ve zengin üniformalı, seçme ve güzel yâverler, yelesini sallayan, yeri deşen cins atlar, muhteşem arabalar görürler. Bütün bunlar herhangi operayı sönük bırakacak bir dekor içinde çevik ve çabuk bir gidiş ve geliş, bir hareket cereyanı halinde gözlerinin önünden geçer.

Fakat seyirciler bu gösterişin perde arkasını, zavallı Selim Paşa’yı terleten, titreten tarafını göremezler. Onun bu nümayişte rolü büyük ve karışıktır. Evvelâ İkinci Abdülhamid’in sadık kullarının, efendilerinin gövdesine kafasına bir kurşun yahut bomba atmalarına mâni olmak; sonra bu âlâ-yı vâlânın vak’asız geçmesini temin etmek, sonra her selâmlık resminden bir kâbus gibi korkan Padişah’a, alayın emniyet ve selâmet içinde geçeceğini temin etmek; daha sonra tahsisatlarını hak etmek isteyen hafiye alayının ve yahut müstebit bir hükümdarın vesvesesini gıcıklayarak para kazanmak isteyen jurnalcilerin, her hafta düzdükleri yalanları okumak…

Cuma günleri Padişah’ın arabası, Saray kapısından içeri girer girmez, Selim Paşa, geniş bir nefes alır. Ekseri huzura kabul olunur ve dâimâ konağa, cebinde şişman, kırmızı bir atlas kese ile döner. O günün akşamı Paşa’nın ziyaret kabul ettiği zamandır. Fakat ziyaretçileri, hiçbir zaman o günün, Paşa’nın hayatında nasıl bir geçit olduğunu tahmin edemezler. Bu son cuma, Paşa öteki misafirler gittikten sonra, İmam’ı alıkoydu ve Rabia’nın tahsili meselesini açtı.

— Torununa verdiğin dinî terbiyeyi şayan-ı takdir buldum, diye söze başladı.

— Bendeleri bilhassa hafız yetiştirmekte behresi olan hocalardanım, Paşa Efendi.

— Allah bağışlasın, torunun hem zeki, hem istidatlı. Hatırıma bir şey geldi. Konağa bir alay hoca geliyor, Arabî, Farisî, Fransızca, mûsikî vesaire… Kimsenin pek de istifade ettiği yok. Rabia Hanım’ı bunlardan istifade ettirsek ne dersiniz?

İmam ellerini ovdu, öksürdü, fakat cevap vermedi.

Paşa devam etti:

— Şayet muvafakat edersen, çocuk, Hanımefendi’ye geldiği akşam saatlerinden başka, bir de öğleden sonra konağa gelmeli.

— Bendeniz, elimden gelen terbiye ve tahsili verdim. Hâşâ, Paşa Efendimiz’in arzularına itiraz etmek istemem, fakat

LİNK

Author: epubindir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir