Tutkular ve Çıkarlar / Albert O. Hirschman

Tutkular ve ÇıkarlarTutkular ve Çıkarlar

Tutkular ve Çıkarlar’dan…

Ünlü eserinin başlarında Max Weber şu soruyu sorar: “Ahlaki anlamda ‘en iyi ihtimalle göz yumulan’ bir uğraş. Nasıl oldu da Benjamin Franklin’in ‘ilahi dürtü’* diye tanımladığı şeye dönüştü?” Şöyle de sorabiliriz: Ticaret, bankacılık ve buna benzer para kazanmaya yönelik uğraşlar; yüzyıllarca doymak bilmezlik, para-gözlük ve açgözlülükle ilişkilendirilerek; aşağılandıktan ve lanetlendikten sonra nasıl oldu da modern çağın bir noktasında namuslu işler durumuna geldiler?

Weber’in eserleri üzerine yazılmış çok sayıda eleştiride Protestan Ahlakı adlı yazısının bu kalkış noktası bile hatalı bulunmuştur. Bu eleştirilerde, daha on dördüncü ve on beşinci yüzyılda bile “kapitalizmin ruhunun” tüccarlar arasında var olduğu; üstelik Skolastiklerin yazılarında da söz konusu meslek ve uğraşlara olumlu yaklaşıldığı savı ortaya atılmıştır.

Tüm bu eleştirilere rağmen Weber’in sorusu kıyaslamaya dayalı olarak ele alındığında gerçekten anlam kazanır. Ticaret ve benzeri parasal kazanca yönelik uğraşlara iyi bir gözle bakıldığı iddia edilse de, özellikle şan peşinde koşmaya göre ortaçağ değerleri arasında daha alt sıralarda yer aldıkları tartışılmaz. Ben de bu çizgide, “kapitalizmin ruhunun” ortaya çıkış biçimine ilişkin hayret duygularını canlandırmaya ortaçağ ve Rönesans’taki şan (glory) kavramına kısaca değinerek başlamak istiyorum.

Ortaçağ felsefesinin ana hatları Hıristiyanlık döneminin başlarında Aziz Augustinus tarafından ortaya konmuştu. Buna göre, cennetten kovulmuş insanın üç temel günahı şöyle sıralanıyordu: para ve mal edinme arzusu, iktidar arzusu (libido dominandi) ve cinsel arzular. Augustinus bu üç insan tutkusu veya arzusunu eşit düzeyde lanetliyordu. Yalnızca libido dominandi konusunda, o da güçlü bir övülme ve şan kazanma arzusuyla birleştiğinde, hafifletici koşullar geçerli olabilirdi. Augustinus’a göre “vatandaşlık erdemine” sahip ve “anavatanlarına karşı tutku derecesinde bir sevgi besleyen” ilk Romalılar “tek günahları olan aşırı övülme düşkünlükleri yüzünden, zenginleşme arzusu ve benzeri başka kötü yanlarını bastırmaktaydılar”.

Aziz Augustinus’un burada değindiği ve ileride de üzerinde duracağımız, bir günahın başka günahları engellemesi düşüncesi ilgi çekici. Daha sonraki dönemlerde, onur ve şan peşinde koşmayı bir kimsenin yüceliğinin

LİNK

Author: epubindir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir