Elantris / Brandon Sanderson

ElantrisElantris

Elantris’ten…

ARELON Prensi Raoden, o sabah erkenden uyandığında, sonsuza kadar lanetlendiğinden tamamen habersizdi. Hâlâ uykulu, loş sabah ışığında gözlerini kırpıştırarak yatağında doğruldu. Açık balkon penceresinden, kendi yaşadığı daha ufak Kae şehri üzerine koyu bir gölge düşüren uzaktaki devasa Elantris şehrinin çıplak duvarlarını görebiliyordu. Elantris’in duvarları inanılmayacak kadar yüksekti; ama Raoden, içeride gizlenen yitik ihtişamın ipuçları gibi, duvarların arkasından yükselen siyah kulelerin kırık tepelerini görebiliyordu.

Terk edilmiş şehir, her zamankinden daha karanlık görünüyordu. Raoden bir an için şehre baktı, sonra da gözlerini kaçırdı. Kae halkı ne kadar uğraşırsa uğraşsın, dev Elantris duvarlarını görmezden gelmeleri mümkün değildi. Şehrin güzelliğini hatırlamak onlara acı veriyordu, on yıl önce Shaod’un kutsamasının neden bir lanete dönüştüğünü merak etmek de…

Raoden kafasını sallayarak yataktan kalktı. Erken olmasına rağmen hava oldukça sıcaktı, sabahlığını giyerken birazcık bile serinlik hissetmedi. Sonra, hizmetkârlara kahvaltı istediğini haber vermek için yatağının yanındaki ipi çekti.

Bu da başka bir gariplikti. Açtı, hem de çok açtı. Kurt gibi acıkmıştı. Hiçbir zaman kahvaltı etmeyi çok sevmemişti, ama bu sabah kendini yemeğin gelmesini sabırsızlıkla beklerken buldu. Sonunda, kahvaltının gelmesinin neden bu kadar uzun sürdüğünü öğrenmek için birini göndermeye karar verdi.

Işıksız odada, “Ien?” diye seslendi.

Cevap gelmedi. Raoden, Seonun yokluğuna hafifçe kaşlarını çattı. Ien nerede olabilirdi ki?

Doğruldu, doğrulurken de gözleri tekrar Elantris’e takıldı. Büyük şehrin gölgesinde kalan Kae, Elantris’in yanında önemsiz bir köy gibi duruyordu. Elantris. Devasa, abanozdan bir blok: artık bir şehirden çok, bir şehrin cesedi. Raoden hafifçe titredi.

Kapı çaldı.

Raoden, “Sonunda,” diyerek kapıyı açmaya gitti. Elindeki tepside meyve ve sıcak, ekmek olan yaşlı Elao kapıda duruyordu.

Raoden tepsiyi almaya uzandığı sırada, şaşkınlıktan afallamış hizmetçinin parmaklarından kayan tepsi şangırtıyla yere düştü. Tepsinin metalik çınlaması koridordaki sabah sessizliğinde yankılanırken Raoden donakaldı.

Boynundaki Korathi kolyesini eli titreyerek kavrayan Elao, “Merhametli Domi!” diye fısıldarken gözlerinden dehşet okunuyordu.

Raoden elini ona doğru uzattı, ama hizmetçi aceleyle geriye

LİNK

Author: admin

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir