Baltacı ve Büyük Petro
Baltacı ve Büyük Petro’dan…
Rusya’da Büyük Petro hüküm sürerken, Türkiye eskisi gibi kuvvetli değildi. Kara Mustafa Paşa’nın Viyana’yı kuşatması, Türkiye için büyük bir felâket oldu. Harp tam on altı sene sürdü. Budin, şimdiki Budapeşte, Türklerin bir vilayet merkezi idi. Macaristan Türklerin bir vilayeti idi. Avusturyalılar Budin’i aldılar, Türkler:
“Aldı Nemse bizim nazlı Budin’i” diye yürekleri yanarak Budin’den ayrıldılar.
Türk Ordusu Zenta’da büyük bir felâkete uğradı. Tek başına Avusturyalılarla, Ruslarla, Lehlilerle, Venediklilerle çarpıştı. Nihayet düşmanlarla uzlaşmaya mecbur oldu. Drava suyu kenarında Karlofça kasabasında düşmanlarla sulh yapıldı. Macaristan elimizden çıktı. Yunanistan’da Mora Venediklilere bırakıldı. Azak Kalesi Büyük Petro’ya terk edildi. Batı Ukrayna Lehlilerin elinde kaldı. Türkler bu tarihten itibaren gerilemeye başladılar.
Karlofça Anlaşması’ndan sonra – III. Ahmet ve sadrazamları – Kavanoz, Enişte Hasan Paşa, Kalaylıkoz, Baltacı – Büyük Petro icraat ve ıslahatları Kuzey Harbi – Büyük Petro ve Demirbaş Şarl Çorlulu Ali Paşa’nın siyaseti XII Şarl’ın elçi istemesi Şarl’ın Yusuf Paşa ile diyalogu – Poltava – XII Şarl’ın Bender’e firarı Karlofça Anlaşması Osmanlı hâkimiyetine büyük bir darbe vurmuştu. Kalenberg, Salangamin ve Zenta mağlubiyetleri artık Osmanlıların harici kuvvetlerden de mahrum olduklarını gösteriyordu. Osmanlılar bu büyük mağlubiyetlere gelinceye kadar gerçekten dâhili birçok felaketlere yıkıntılara duçar olmuşlardı. Fakat o aşamada bu kadar ağır hezimetlere bu derece kanlı mağlubiyetlere giriftar oldukları görülmemişti. I. İbrahim kadınlar içinde sarayın süslü bahçelerinde zevk ve sefahatle hayatını sürdürür, I. Mustafa milletin hazinesini ihtilal şuuruna feda eder, IV Murat gaddarane bir şiddet ile saltanat sahifesini kan lekeleri içinde bırakır, bütün bu cinnetler ve cinayetler milleti kahır ve baskı altında üzer, fakat ordu hiç olmazsa haricen bir metanet gösterir, eski kuvvet ve heybetlerinden bir nebzesini olsun göstermeye gayret ederdi. Şimdi artık milletin yegâne varlık sermayesini teşkil eden askeri nüfuzda yok olmuş, haysiyetin görüntüsünden eser kalmamıştı. Ordu, Prens Ojen’in birbirini takip eden darbeleriyle Budapeşte’den tam bir mağlubiyetle çıkarılıyor, Erdel ile Macaristan ve Avusturya bırakılıyordu. Komaniçe…