Eşeklerin Bilgeliği / Andy Marrifield

Eşeklerin BilgeliğiEşeklerin Bilgeliği

Eşeklerin Bilgeliği’nden…

Kuşlar dem çekiyor hâlâ, güneşse tepelerin üzerinden kaybolmak üzere. Uzaklarda, yığın yığın saman balyalarıyla çevrili bir tarlada bir traktör görülüyor. Çağdaş yaşamın keşmekeşi şu an öylesine uzak ki.

Bir çift eşek aheste aheste bana yaklaşıyor ve burunlarını tel çitin üzerinden uzatıyor. Başlarını ve kulaklarını okşuyorum. Başlarının üzerindeki yeleler fevkalade yumuşak ve nedendir bilinmez sıcacık. Eşeklerden birinin sağrısını itekliyorum, adeta kaya gibi, yerinden bir milim kıpırdamıyor. Çite doğru sökün ediyor, okşanmak için adeta yarışıyorlar. Keyifleri yerinde, benim de öyle, hem de başka hiçbir izdihamda olmadığı kadar yerinde. Bir dağın tepesinde, sessiz dostlar arasında kendimi yeniden keşfediyorum. Köpekler mutluyken kuyruğunu sallar, eşeklerse kulaklarını diker. Şayet kulakları sarkıksa, bilin ki bir dertleri vardır. Jacques Prévert’in şu dizeleri geliyor aklıma: “Ah dostum boz eşek, can yoldaşım, kardeşim,/Kim bilir Baudelaire derdi ki belki… Şu eşeğe bakın, beyler/Şu boz eşeğe bakın,/Gözlerine bir bakın,/allameicihan beyler…”

“Tuhaftır şu insan denen soluk mahluk”; işte böyle diyordu eşekler Prevert’in kısa şiiri “İlk Eşekler”de. “İki ayak üzerinde yürürler, kulakları da ufacıktır, üstelik pek de yakışıklı değildirler.” Fransız şair bizlerden, çirkin mahluklardan bahsediyor ve kocaman kulaklı, lüle lüle yeleli eşeklerle gönül bağı kuruyordu. “Evvel zaman içinde, eşekler hepten yabaniydi; karınları acıktı mı yemek yerler, susadılar mı su içerler, canları istedi mi de kırlarda koşarlardı.” Heyhat, günlerden bir gün, eşekler âlemine “tekvinin efendileri” gelir, zira “biz insanlar kendimizi hep böyle addederiz”. Safdil eşekler bütün bu olup bitenlerden mesut bir halde alelacele insanlarla buluşmaya giderler. Onlara bir hoşgeldiniz diyelim, derler sevinçle.

Ancak, geleli henüz birkaç dakika olmuştur ki “tekvinin efendileri bütün eşekleri kıskıvrak yakalayıp bağlar”. Sıpalar hariç, diğerleri öldürülüp cızbız pişirilir. İnsanlar başlar eşek etini yemeye, ama çok geçmeden suratlar asılır. “Dana eti nere, bu nere!” der adamlardan biri. “Güzel değil ki bu, kuzu eti olacaktı ki şimdi!” der diğeri. “Ne berbatmış be bu meret,” diye haykırır bir diğeri de….

LİNK

 

Author: epubindir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir