Tekboynuzun İşareti / Roger Zelazny – Amber Yıllıkları #3

Tekboynuzun İşaretiTekboynuzun İşareti

Tekboynuzun İşareti’nden…

Tüyler ürpertici yükümü indirip, bakılması ve ihtiyaçlarının karşılanması için atımı teslim ederken seyisin gözlerindeki soruları görmezden geldim. Ayağımı yere vura vura sarayın arka girişinin yolunu tuttuğum sırada, omzuma attığım pelerinim içeriğinin doğasını tümüyle gizleyemiyordu. Kıyamet, çok yakında maaş çekini tahsile gelecekti.

Talim sahasının etrafını döndüm ve saray bahçesinin güney ucuna giden patikaya ulaştım. Bu güzergâhta daha az göz vardı. Yine de görülecektim ama günün her vakti arı kovanı gibi olan ön kapıdan girmekten çok daha az uygunsuzdu. Kahretsin.

Bir kez daha, kahretsin. Ben de başımda yeterince bela var sanırdım. Ama öyle görünüyor ki belalar böyle düşüneni buluyor. Bu da bileşik faizin ruhani bir şekli olsa gerek.

Bahçenin arka ucundaki fıskiyenin başında aylaklık eden birkaç kişi vardı. Patikanın yakınındaki çalıların arasında da bir çift muhafız dolanıyordu. Gelişimi görünce kısa bir sohbete başlayıp gözlerini öte yana çevirdiler. İhtiyatlıca.

Ben, bir haftadan az bir süre önce. Birçok mesele halledilmeyi bekliyor. Amber sarayı şüphe ve huzursuzlukla dolup taşıyor. Üstüne bir de bu: Benim, yani I. Corwin’in, kısacık, mutsuz hükümdarlık öncesi dönemini tehlikeye sokacak bir vakası daha.

Artık, daha önceleri hemen yapmış olmam gereken şeyi yapmamın vakti gelmişti. Ama daha ilk andan beri var olması gereken öyle çok şey vardı ki. Başımı sallayıp durmamıştım gerçi. Belirlenmiş önceliklerim vardı, onları yerine getirmiştim.

Oysa şimdi…

Bahçeyi geçtim, gölgelikten, meyilli vuran günışığına çıktım. Geniş, dönen merdiveni tırmandım. Saraya girdiğim sırada bir muhafız şak diye esas duruşa geçti. Arka merdivene oradan da ikinci kata çıktım. Ardından üçüncüye.

Sağ tarafımda, kardeşim Random süitinden koridora çıktı

“Corwin!” dedi yüzümü tetkik ederek. “Ne oldu? Seni balkondan gördüm ve…”

“İçeri,” dedim gözlerimle işaret edip. “Özel bir konuşma yapacağız. Hemen.”

Duraksadı, taşıdığım yükü süzdü.

“İki oda yukarıda yapalım,” dedi. “Olmaz mı? Vialle içeri de.”

“Pekâlâ.”

Önden gidip kapıyı açtı. Küçük oturma odasına girdim, uygun bir yer buldum, cesedi indirdim. Random

LİNK

Author: epubindir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir