Cehennem Savaşçıları
Cehennem Savaşçıları’ndan…
Thomas onu bir kenara itip Lord Roncelets’in yanan çadırının dışında dalgalanan sarı-siyah sancağa doğru koştu. “Jeanette!” diye seslendi.
“Jeanette!”
Ama Jeanette esir düşmüştü. Dev bir adam sırtını Lord Roncelets’in çadırının hemen dışında duran Taş Kırbaç adlı mancınığa dayamıştı. Adam Thomas’m sesini duyunca sırıtarak dönüp baktı. Bu adam sakalı ve çürümüş dişleriyle Beggar’dı. Kendisinden kaçmaya çalışan Jeanette’i sertçe itti.
“Tut onu Beggar!” diye bağırdı Sir Geoffrey Carr. “Sıkı tut kaltağı.”
“Bu güzellik hiçbir yere gitmiyor,” dedi Beggar. “Hiçbir yere gitmiyorsun tatlım.” Jeanette’in zırh cüppesini kaldırmaya çalıştı, ama çok ağır ve idaresi zordu, ayrıca Jeanette deli gibi mücadele ediyordu.
Hâlâ kılıcı olmayan Roncelets Lordu Taş Kırbaç’m gövdesinde oturuyordu. Yüzündeki kırmızı iz darbe aldığını gösteriyordu. Sir Geoffrey Carr beş adamıyla birlikte
“Ona katılmamı istedi,” dedi Thomas buruk bir sesle.
Kesilen ipi bir kenara fırlattı, miğferinin altından yedek ipi aldı. Beceriksiz parmaklarıyla ipi yayma takmayı ikinci denemede başardı. “Ve defterin onda olduğunu söyledi.”
“Eh, bu onun çok işine yarayacaktır,” diye yorumda bulundu Robbie. Savaş sona ermişti. Siyah giysili bir cesedin yanma çömelip para aramaya başladı. Sir Thomas Dagworth adamların bir sonraki kaleye saldırmak için kampın batı yakasında buluşmalarını haykırıyordu.
Diğer kaledeki savunmacıların bazıları savaşın kaybedil-diğini görüp kaçmaya başlamışlardı. La Roche-Derrien’de kilise çanları çalıyor, Bloisli Charles’m esir olarark kasabaya girdiğini gösteriyordu.
Thomas kuzeninin peşinden baktı. Bir parçası, yalnızca ufak ve hain bir parçası ona katılmayı istediği için utanıyordu. Kuzenine katılıp aileye yeniden girer, Kutsal Kâse’yi arar ve gücünü kullanırdı. Utancının, işkenceyi bıraktığında de Taillebourg’a duyduğu minnettarlık gibi ekşi bir tadı vardı. “Aptal!” diye bağırdı boş yere. “Aptal!”
“Aptal!” Thomas’mkini bastıran ses Sir Guillaume’ninkiydi. Sir Guillaume iki adamıyla birlikte kılıcıyla bir esiri dürtüyordu. Esirin üstünde plaka zırh vardı ve her dürtüklemeyle kılıcı zırha sürtünüyordu.
“Hergele!” diye uludu Sir Guillaume yeniden, sonra Thomas’ı gördü.
“Bu Coutances! Coutances!” Esirinin miğferini çıkardı. “Şuna bak!”
Coutances…