Dudaktan Kalbe / Reşat Nuri Güntekin

Dudaktan KalbeDudaktan Kalbe

Dudaktan Kalbe’den…

Arkadaşının eski za’fmdan hâlâ kurtulamadığını hisseden Münir Bey, tehlikenin önünü almak için Vefik Paşa’nın dudaklarına bir salkım uzattı: «Leb-i Nigârım»’dan mutlaka birkaç tane yemelisiniz!… Onda bir kiraz lezzeti bulacaksınız… Bunları yemekte o kadar beğendiğiniz «Nur-i Nigâr»’lar ile şu karşıki tabakta yaldızlanmış gibi görünen

«Tâcızer»’lerin evlenmesinden aldım… Şekil ve renk itibariyle analarına, babalarına hiç bir benzer cihetleri yok, değil mi? Tabiatın anlaşılmaz kanunları var azizim… insanlarda olsa fenaya çekeriz…

«Mutlaka işe şeytan parmağı karışmış, kadın tarafından hiyanet var!» deriz… Fakat izdivaç, yani aşı elimle olduğu için bu şüphe vâridolmaz. işte bir yeni cins daha… «Çardak Hurması…» Yalnız şekli, parlak tuzlu beyaz rengi değil, lezzeti de biraz hurmaya benzer… Küçük bir istırtat… Gizli bir ümidim, büyük bir hırsım var ki, sana tevdi edebilirim…

Ben ,üzümlerle çiçekler arasında bir sıhriyet vücuda getirmek tabiata yeni bir izdivaç kanunu hediye etmek ümidindeyim… Bu izdivacın mahsullerini hele bir tasavvur et… Meselâ şu alacalı necef taşlarına benzeyen «Mah-ı Seher»’le bir menekşe, yahut gülden alınmış bir çocuk… Menekşe, yahut gülün kokusunu bir lezzet halinde veren bir üzüm…

Görüyorsun ki ben de şair, heykeltraş filân gibi hayat yaratan bir sanatkârım… Vefik Paşa, kahkahalarla gülüyor, biraz evvel bir tek üzüm yemeğe mecali olmadığını söylediği halde her tabağın önünde ayrı ayrı duruyor, her birisini eline alarak lambaya tutuyor, hepsinden birkaç tane tadıyordu. Prens Vefik Paşa ile Münir Bey pek eskiden beri birbirlerini tanıyorlardı. Kırk sene evvel aileleri, birini İzmir’den, ötekini Mısır’dan, Paris’te tahsile göndermişti. Bu iki genç, orada hemen hemen beraber yaşamışlar, az çalışıp, çok eğlenmişlerdi. O zamana ait öyle-hâtıraları vardı ki, yıllar geçtikçe aralarındaki bağları bir kat daha kuvvetlendirmişti.

Daha sonra tesadüf, onları İstanbul’da birleştirmişti. İkisi de beş sene kadar Şű-ra-yı Devlet âzalığmda arkadaşlık etmişlerdi. Nihayet Münir Bey, sefaret kâtipliğiyle birçok seneler Londra’da bulunmuştu. Her sene birkaç ay İngiltere’de yaşamağa giden Vefik Paşa, eski arkadaşıyle sık

LİNK

Author: epubindir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir