Gökyüzü / Reşat Nuri Güntekin

GökyüzüGökyüzü

Gökyüzü’nden…

Raşit çocuk, hakikaten kırk senedir denizde yaşıyordu. Altı sene askerliğini Çanakkale’de, Hıfzırahman zırhlısında geçirmişti.

Bu altı sene içinde makine yağlamak, direğe çakmak, halat ipi atmak, dalgalı havalarda sallanmadan güvertede dolaşmaktan başka bir zanaat elde edemediği için tezkeresini aldıktan sonra da Hacı Davut vapurlarından birine girmiş, derece derece ilerleyerek kaptanlığa kadar çıkmıştı. Son senelerde Karadeniz’e işleyen küçük bir vapurda çalışıyordu.

Raşit çocuk, beni görünce pek sevinmişti. Uzun dualardan sonra bana denizcilik hayatını anlatmaya başladı.

Söylediklerinin çoğu manasız vakalardı. Büyük muharebede Zonguldak’tan kömür getirirken gemisinin Moskoflar tarafından topa tutulma” gibi ehemmiyetli olanları da zaten evvelden biliyordum.

Fakat bunlar yüz akıyla sonuna ermiş bir meslek hayatının tesellileri olduğu için sabırla, hürmetle dinlemek lâzımdı.
Raşit çocuk her hikâyenin sonunda : “Biz, işte böyle şeyler gördük, geçirdik. Denizin çok cilvelerini tattık küçük bey…” diyordu.

Bu küçük bey de tabiî ben… Altmış yaşında bir adamın güz yaprakları gibi suyu çekilmiş, türlü damarlar, kırışıklıklar, pıhtılar, kızıltılarla bezenmiş yüzüne ne kadar yakışan bir ad… Bereket versin onu artık Raşit çocuktan başka bilen ve tekrar eden kalmamıştır.

Raşit çocuk, emektar hizmetçimiz ve sütannemin oğluydu. Birbirimizden birkaç ay ara ile doğmuş, on yaşına kadar bir evde büyümüştük.

Bir hizmetçi çocuğuyla arkadaşlık etmem ailemin kibirine dokunmuş olmalı ki, onun, beni adımla çağırmasına razı olmamışlar, zorla küçük bey dedirtmişlerdi.

Raşit çocukla oynadığım günler, benim en güzel günlerimdir. Sütninem, bilmem neden ona on yaşına kadar mavi şalvar giydirmişti. Çocukluğumun hiç bir hatırası bende onun bu mavi şalvarı kadar canlı ve renkli kalmamıştır.

Raşit çocuk, bir aralık bana evinin bahçesinden dut toplamaya gitmişti. Huriye yengeye:

– Tekaütlük senin için de iyi oldu, dedim, ömrünüz hep ayrılıkla geçiyordu.

Yenge, açık sözlü saf bir kadıncağızdır. Kıştan kalan ateşsiz mangalı el alışkanlığı neticesi birkaç kere karıştırdıktan sonra şüphe ve korku ile başını salladı:

– Doğrusunu istersen pek de iyi olmadı beyefendi, dedi. Çok kavga ediyoruz… Siz onun “memnunum”

LİNK

Author: admin

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir