Kan Davası / Reşat Nuri Güntekin

Kan DavasıKan Davası

Kan Davası’ndan…

Doktor, acı acı gülüyor :

— Kimden arkadaş? Benden mi? Bendense sana haber vereyim ki, doktorun kendisi ölmek üzeredir… Bir parça anlayacaksınız… Doktorca söylüyorum: Ben, birkaç gün içinde ölmeye mahkumum… Yüzde yüz ölüm, arkadaş… Ve gözleri kinle dolu, çenesinde korkunç bir titreme ile devam ediyor:

— Dağın salgınını konuşmağa devam edelim mi? Ömer, bunların hiç birini anlamamış gibi garip, esrarlı bir sükûnetle :

— Olabilir, diyor, fakat bugün sağsınız… Ayaktasınız… Konuşabiliyorsunuz… O halde konuşacağız elbette… Vazife ölmeden biter mi?

— Benim için artık vazife kalmadı. Ben, o yüzden ölüyorum arkadaş… Bir hastaya ameliyat yaparken mikrop aldım. Tek ümit, zehir vücuduma yürümeden Vilâyete yetişmekte idi, bir meslektaşa müdahale yaptırmaktaydı…

Eliyle ağzı açık bavulu gösteriyor:

— Fakat kış bastırdı… Yollar kapandı… Ben, bu memleketin en parlak bir operatörü olabilirdim)… Vazife diye her şeyini bırak; bu uğursuz yerlere gel… Bir ideal uğruna bütün bir hayatı rüzgâra savur… Birdenbire çocuk gibi ağlamağa başlıyor. Ömer’in sükûneti yine bozulmamıştır. Aynı ağır ses soruyor:

— Bir ideal içinse, pişman olmak niçin? Ağlamak niçin?

Duygusuzluğun bu derecesi karşısında doktorun göz yaşları birdenbire durmuştur:

— Siz, insan değil misiniz?

Ömer’de esrarlı bir gülümseme beliriyor. Uzaktaki bir şeyi görmeğe çalışır gibi ağır ağır başını kaldırarak hafif bir hüzünle mırıldanıyor:

— Kolay mı onu olmak? Onu olmak kolay mı?

Bunu âdeta kendisi için söylemiş gibidir. Sonra, yine eski halini alıyor:

— Fakat yine de gayret etmeli… Yapılacak bir şey kaldıkça kendini ümitsizliğe bırakmamalı…

Eğilerek doktorun yere düşmüş bir havlusunu alıyor, silkeliyor, kapının yanındaki bir çiviye asıyor. Hastada biraz evvelki öfke ve heyecanın yerini şimdi derin bir ümitsizlik almıştır. Dudakları titreyerek, dişleri birbirine çarparak:

— Benim için ölümü beklemekten başka çare kalmış mıdır? diyor.

Ömer’in yüzü karanlıktan kurtulmuştur. Yüzünde o esrarlı gülümseme ve bir küçük çocuk telâşıyle eğlenir gibi:

— Kalmıştır, kalmıştır, diyor ve bir an durduktan sonra devam ediyor:

— Bizim mekteplerde, duvara asılmış bir yazı vardır… Arasıra, çocuklarla beraber kendim

LİNK

Author: admin

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir