Leyla ile Mecnun / Reşat Nuri Güntekin

Leyla ile MecnunLeyla ile Mecnun

Leyla ile Mecnun’dan…

Maamafih tek tük falsolarını yakalamağa başlıyorduk. Bir gün sesinde gizli bir yalan ahengi, bir gün zahiren hayırhâhâne bir cümlesi içinde âdi bir dedikodu, bir başka gün, arkadaşlarından birine bakan gözlerinde bir fena ha-sed kıvılcımı, bir dördüncü gün şairane göstermeğe çalıştığı bir nişte gülünç bir bayağılık yakalıyorduk. Bu, görünüşte hiç, fakat heyeti umumiyesi itibariyle müthiş vak’aları birer birer sayamam. Yalnız birkaç misal alacağım.

Bir gün, yeni bir elbisesine güya kaza ile biraz sütlü çay döktüm. Tabiî ehemmiyet vermiyor gibi göründü. Fakat ara sıra kendini tutamıyor, «Ah eşek, ah» der gibi hırçın bir nazar fırlatıyordu. Biraz sonra dayanamadı. Bir kadınlık bahsine karışarak, erkekler için gayet ekşi ve acı şeyler söyledi. Bu necibâne müdafaanın asıl sebebi o birkaç damla çaydı. Tabiî bunları Ziyaya gösteriyordum.

Yine bir gün, bir salonda büyük bir şairin uzun bir manzumesi okunuyordu. Malűm ya, dinlemesini bilmek de bir san’attır. Bu san’at, Leylâda bir dehâ mertebesini bulmuştur… Onun, bütün ruhuyla dinleyişi nefîs bir manzaradır… Sanki şürdeki bütün his ve hayallerin gölgesi onun güzel yüzünden geçer.

Fakat her nedense Leylâ, bugün biraz yorgun ve düşünceliydi. Köşede, bir koltukta kendini ve etrafındakileri unutmuştu. Koket ruhu artık yüzünün sinirlerini idare etmiyordu. Bu çehreye öyle bön, öyle kaba bir hal çökmüştü ki, hiç bir karikatür bunu tasvir edemez… Ağzının — o adamı deli eden —kıvrak tebessümü dudakları; yerden çer-çöp toplayan bir gaga gibi uzamıştı. Geviş getirir gibi diliyle dişlerini karıştırıyor; yanağının her zamanki güzel çukurunu sarkık bir kese gibi şişiriyordu. Bu güzel yüzün bütün o manalı çizgileri silinmiş, pörsümüştü. Hele baş döndüren güzel gözler; kuş gözleri manasızlığı ve bönlüğüyle dalmıştı.. Ziyayı dürttüm: «Leylânın asıl ruhunun çehresine bak!» dedim. Leylâ, bu perişan za’f ve samimiyet dakikasında kendisini bu suretle yakaladığımı bilse, ya kendini öldürür, ya benim, sakalımın tellerini birer birer yolardı ve tabiî hakkı da olurdu.

Bu, saydığını rolün falsolu

LİNK

Author: epubindir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir