Sönmüş Yıldızlar / Reşat Nuri Güntekin

Sönmüş YıldızlarSönmüş Yıldızlar

Sönmüş Yıldızlar’dan…

Ben, görünüşte vahşi ve mânâsız bir çocuktum. Fakat yaşıma nispetle derin ve nazik bir ruhum vardı.

Küçük başım, yüksek dağların dumanı gibi ağır bir rüya, küçük gönlüm yüksek dağların rüzgârı gibi boğucu emeller içinde bunalırdı. – gün, sizinle arkadaş olmak bende umulmaz bir macera tesiri yapmıştı. Solgun, ince yüzünüz, parlak siyah gözleriniz bir daha hayalimden gitmedi. Sizi daima görmek istiyordum. Fakat yanınızda bulunduğum vakit bir türlü yüzünüze bakmağa cesaret edemiyordum. Saatlerce yolunuzu bekliyordum. Sonra sizi uzaktan görünce kaçmağa başlıyordum.

Bunları söylediğimi tabiî bir saygısızlık addetmezsiniz Perihan Hanımefendi… Çünkü çocukluğa ait şeyler…

Seneler geçti. Artık sizi kaybetmiş, hatta unutmuştum. Hayata atıldığım ilk senelerde çok mesut oldum.

Her taraftan talih ve muvaffakiyet, bana gülümsüyordu. İçimdeki yaşamak zevkini, güzel şeyler sevgisini söylemekten başka bir şey yapmadığım halde edebiyat âleminde mühimce bir mevki kazanmıştım.

Tıpkı sizin gibi bana diyorlardı ki: «Sende çok nazik ve temiz bir ruh var Kenan… însan, tıpkı yıldızlı yaz gecelerine bakmış gibi oluyor; insan, seni okurken hayatı seviyor, her şeyi temiz, yüksek, güzel görüyor…» Fakat yine sizin tâbiriniz üzere: «Bu yıldızlarla dolu mavi yaz gecesi» için bir vakitsiz hazan, melûl bir yıldız dökümü mevsimi başlıyordu. Artık hayatın ve insanların içyüzünü görecek bir yaşa gelmiştim. İçimdeki yıldızlar, birer birer sönüyor, dökülüyordu.

Evvelâ, mukaddesatımın, itikatlarımın en hazin ve sefilâne ölümlerle öldüğünü gördüm. Onları kurtarmak için o kadar uğraştım, o kadar çırpmdım, olmadı. Dinî tesellilerimi kaybettikten sonra, insaniyet, memleket, buhranlı bir inkılâp geçiriyordu. Vatanperver dudaklardan yüreklere ok gibi işleyen ulvi, ateşli sözler dökülüyordu. Çok geçmeden bu güzel, yanık sözlerin de hazin bir yalandan, âdi bir komedyadan başka bir şey olmadığını gördüm. O ulvi emeller para, mevki tahakküm hırsından başka bir şey değilmiş…

Meyus gözlerimi ilim ve sanat adamlarına çevirdim. İlim ve sanatın muhteşem vakaları belki ruhuma muhtaç olduğu sükûnu verebilirdi. Fakat onun da yaldızlı bir hayal olduğunu anlamakta gecikmedim.

Bu

LİNK

Author: admin

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir