Kent
Kent’ten…
Kendi kendine söylenerek sandalyeyi çimin kesilmiş olan tarafına aldı. Bu sırada yanından geçmekte olan çim biçme makinesi ona şeytanca kıkırdadı.
“Bir gün,” dedi Gramp ona, “sana öyle bir çelme atacağım ki, mekanizman darmadağın olacak.”
Makine ona doğru yuhlarcasına bir ses çıkararak çimin üzerinde sakince ilerlemeyi sürdürdü.
Çimenlik sokak boyunca bir yerlerden ahenksiz bir metal sesi, kesik kesik bir öksürük duyuldu.
Oturmaya hazırlanan Gramp, doğrularak bu sese kulak vermişti.
Ses şimdi daha net duyuluyordu, bir motorun gürüldeyen egzozu, gevşek metal bölmelerin takırtısı.
“Bir otomobil!” diye bağırdı Gramp. “Bir otomobil bu, canına yandığım!”
Kapıya doğru koşmaya yeltenmiş, ama birden, güçsüz görünmesi gerektiğini hatırlayarak hemen topallamaya başlamıştı.
“Şu bizim İhtiyar Johnson olmalı,” dedi kendi kendine. “Arabası olan bir tek o kaldı geriye. Otomobil kullanmayı bırakmak için de fazla inatçı-”
Gelen gerçekten de İhtiyar’dı.
Gramp harap haldeki paslı ve eski aracın, pek sık kullanılmayan sokak boyunca kendine özgü sesler çıkarıp sallanır halde hoplayarak köşeyi dönüşünü görecek kadar çabuk varmıştı kapıya. Fazlaca ısınmış radyatörün üzerinden buhar tıslayarak fışkırıyor ve susturucusunu beş yıl veya daha uzun bir süre önce kaybetmiş olan egzozdan da mavi bir duman bulutu çıkıyordu.
İhtiyar, yolların yabani otlar ve çimenle kaplanmış ve bunların altını görmenin de oldukça zor olmasından dolayı yolun en pürüzlü yerlerinden kaçınmaya çalışarak direksiyonun ardında gözlerini kısmış halde, vurduymaz bir edayla oturuyordu.
Gramp bastonunu salladı.
“Selam, İhtiyar,” diye bağırdı.
İhtiyar, el trenini çekerek aracı durdurdu. Araba yutkundu, titredi, öksürdü ve feci bir iç çekişin ardından hareketsiz kaldı.
“Ne yakıyorsun depoda?” diye sordu Gramp.
“Her şeyden biraz var,” dedi ihtiyar. “Kerosen, fıçının tekinde bulduğum eski traktör benzininden biraz, bir fırt da ilkyardım alkolü.”
Gramp bu derbeder makineye açık bir hayranlıkla baktı. “Hey gidi günler,” dedi. “Benim de bir tane vardı, saatte yüzaltmış kilometre yapardı.”
“Hâlâ iş görüyor,” dedi İhtiyar, “onları çalıştıracak malzemeyi bulman veya tamir edecek parçaları edinmen…