Kartal Süzülürken
Kartal Süzülürken’den…
Köşede, gösterişli bir mozolenin üzerinde kollarını açmış bir Ölüm Meleği vardı. Bunu çok iyi anımsıyorum, çünkü birisi org çalıyor ve renkli camdan içeri gün ışığı süzülüyordu. Çevresindeki binalar gibi Viktorya tarzında inşa edilmiş olan bu kilise fazla eski değildi. St. Martin Meydanı. Bir zamanlar iyi bir semtmiş. Şimdi ise fazla gelişmemiş, bakımsız, ama yine de bir kadının gece yarısı tek başına köşedeki dükkâna güvenli olarak gidebildiği bir yerdi.
On üç numaralı daire zemin katındaydı. Yardımcım burayı benim için altı aylığına Slew York’a giden bir kuzeninden ödünç almıştı. Eski moda, rahat bir daireydi ve bana çok uygundu. Yeni bir romanı bitirmek üzere olduğum için sık sık British Museum’ daki Okuma Salonu’na gitmem gerekiyordu. Ama o kasım akşamı müthiş bir yağmur vardı, saat altı sularında demir kapıdan geçip Gotik anıtların bulunduğu ormana giden yolu izlemeye koyuldum. Şemsiyem olmasına karşın, trençkotumun omuzları sırılsıklamdı, ama beni hiç rahatsız etmiyordu. Yağmuru, kış karanlığına açılan ıslak sokakları ve bunun insanda uyandırdığı garip özgürlük duygusunu hep sevmişimdir. Ayrıca o gün çalışmalarım çok iyi gitmiş, kitabımın sonu artık iyice ortaya çıkmıştı.
Ölüm Meleği ve mozolenin bronz kapısında duran iki mermer nöbetçi kilisenin loş ışığında şimdi daha yakın görünüyorlardı. Her şey normal gibiydi, ancak bu gece orada üçüncü bir şeklin karanlıkta bana doğru geldiğine yemin edebilirdim.
Bir an için gerçekten korktum, ama o sırada karşımdaki şekil ışığa yaklaştığı için onun siyah bir bereyle sırılsıklam bir yağmurluk giymiş, oldukça ufak tefek genç bir kadın olduğunu gördüm. Elinde bir evrak çantası vardı. Yüzü solgun, gözleriyse koyu ve biraz da kaygılı gibiydi.
«Bay Higgins? Siz Jack Higgins’sınız, değil mi?» Amerikalı olduğu belliydi.
Sakinleşmek için derin bir soluk aldım. «Evet. Sizin için ne yapabilirim?»
«Bay Higgins, sizinle konuşmalıyım. Gidebileceğimiz bir yer var mı?»
Çeşitli nedenlerden dolayı bu İşi uzatmaya isteksiz olduğum için biraz duraksadım, ama onda olağandışı bir şeyler…