Paranoya
Paranoya’dan…
Kendisiyse ne zaman göreve başladığını hatırlamıyordu. Sanki kendini bildiğinden beri cinayet masasındaymış gibi geliyordu. Kırk üç yıllık yaşamı boyunca buradaymış gibi. Ya da en azından yirmi üç yıllık kariyerinin tamamını cinayet masasında geçirmişti sanki. Daha yedi yılı vardı. Otuzu tamamladıktan sonra da emekliliğe hak kazanacaktı. Sonra belki en fazla on yıl sonra uykusunda… Bazen neden yirmi yılımı doldurunca ayrılmadım diye kendi kendine sorduğu olmuştu. Ama emekli olunca ne yapacağı konusunda hiçbir fikri olmadığından devam etmeye karar vermişti.
Liska, İçişleri’nin 126 numaralı odasının önündeki endişeli görünümlü polis memurlarının arasından geçerken, “Tabii bu en önemsiz nedenlerden biriydi,” diye ekledi. “Ben daha ziyade penisini sokmak istediği yer konusunda rahatsızdım.”
Kovac yüzünü buruşturup, başını iki yana salladı.
Liska, haylaz bir ifadeyle sırıtarak, “Diğer kadını kastettim. Yani Brandi’yi,” dedi.
Cinayet Masası Soruşturma Bölümü çok kısa bir süre önce elden geçirilmiş, duvarlar kurumuş kan rengine boyanmıştı. Kovac bunun sadece modaya uymak için mi yoksa bambaşka bir niyetle mi tercih edildiğini uzun uzun düşünmüştü. Büyük bir ihtimalle modaya uymak istemişlerdi. Ama duvarın rengi dışında hiçbir şey polislerin istediği biçimde dizayn edilmemişti. Ancak iki kişinin zorlukla sığabildiği küçük kabinlerden ibaret bürolar bir muhasebe bürosundan farklı görünmüyordu.
Oysa Kovac ofisin onarım öncesi halini daha çok severdi. Kirli, boyası yer yer dökülmüş duvarlar, eski masalar, beyaz flüoresan ışığı altında migreni tutmuş, bezgin polisler ona çok daha cazip geliyordu. Cinayet Masası onarımdan sonra küçücük bir büroya hapsedilmişti. Bir tarafı hırsızlık masası, diğer tarafı da cinsel suçlar bölümü tarafından kuşatılmış biçimde, adeta araya sıkıştırılmıştı. İşte yeni yerlerinin harika atmosferine kavuşmuşlardı yine.
“Nixon olayıyla ilgili son durum ne?”
Kovac bu sesi duyunca sanki biri yakasına yapışmış gibi donakaldı. Durup, elindeki nikotin bandını bir kez daha hırsla ısırdı. Liska’ysa bir an bile duraksamadan yürümeyi sürdürüyordu.
Yeni büro ve yeni bir Teğmen. Yani yeni bir karın ağrısı. Cinayet masası teğmeninin bürosuna şık bir döner…