Rüyanın Öte Yakası
Rüyanın Öte Yakası’ndan…
Başını çeviremiyordu, çünkü üzerine yuvarlanmış koca koca beton parçaları onu olduğu yere mıhlamıştı ve beton parçalarından dışarı uğrayan çelik çubuklar başını mengene gibi sıkıştırıyordu. Bunlar ortadan kaybolunca yeniden hareket edebilir hale geldi; doğruldu. Çimentodan bir merdivendeydi; merdivendeki küçük bir çatlaktan sürgün veren bir karahindiba elinin yanı başında çiçek açtı.
Bir süre sonra ayağa kalktı, ama ayağa dikilir dikilmez felaket bir mide bulantısı hissetti ve bunun radyasyon zehirlenmesi yüzünden olduğunu anladı. Şişme yatağı şişirildiğinde odanın yarısını kapladığına göre, kapı olsa olsa yarım metre uzağındaydı. Kapıya ulaştı, açıp dışarı çıktı. Burada uçsuz bucaksız muşamba koridor, belli belirsiz kabarıp inerek millerce uzayıp gidiyordu ve koridorun ta ilerisinde, çok uzakta erkekler tuvaleti vardı. Duvara tutunmaya çalışarak bir gayret tuvalete doğru yürümeye başladı, ama tutunacak hiçbir şey bulamadı ve duvar yere dönüştü.
“Tamam, sakin ol. Yavaş.”
Asansör görevlisinin ağarmaya yüz tutmuş saçlarla çevrili solgun yüzü, tepesinde bir kâğıt fener gibi asılı duruyordu.
“Radyasyondan,” dedi ama Mannie bunu duymamışçasına, “Tamam, sakin ol,” demekten başka bir tepki vermiyordu.
Yeniden odasında, yatağındaydı.
“Sarhoş musun?”
“Hayır.”
“Kafan mı iyi?”
“Hastayım.”
“Ne kullandın sen?”
“Uyanı bulamadım,” dedi, rüyaların geldiği kapıyı kilitlemeye çalıştığını, ama anahtarların hiçbirinin kilide uymadığını kastederek.
“On beşinci kattan bir stajyer doktor geliyor,” dedi Mannie kıyıya vurup kırılan dalgaların gürleyişi arasında belli belirsiz.
Debeleniyor, nefes almaya çabalıyordu. Yatağının kenarında, elinde şırıngayla yabancı bir adam oturmuş, ona bakıyordu.
“İşte bu kadar,” dedi yabancı. “Kendine geliyor. Berbat hissediyorsun değil mi? Telaşlanma sakın. Başka türlü hissetsen anormal olurdu. Bunca şeyi bir kerede yuttun ha?” Eczamatikten alınmış yedi küçük naylon zarfı işaret etti. “Uyku haplarıyla amfetamini karıştırırsan olacağı budur, akla zarar bir kokteyl. Kendine ne yapmaya çalışıyordun, ha?”
Nefes alırken hâlâ zorlanıyordu, ama mide bulantısı geçmiş, ardında yalnızca korkunç bir halsizlik bırakmıştı.
“İlaçların hepsi de bu hafta çekilmiş,” diye sürdürdü doktor, kahverengi saçlarını atkuyruğu yapmış, çürük…