Öksüzler Treni / Christina Baker Kline

Öksüzler TreniÖksüzler Treni

Öksüzler Treni’nden…

Molly yatak odasının duvarından, salondaki üvey anne babasının kendisi hakkında konuştuklarını duyabiliyordu.

“Biz bunun için başvurmamıştık,” diyordu Dina. “Eğer bu kadar sorunlu olduğunu bilseydim asla kabul etmezdim.”

“Biliyorum, biliyorum,” dedi Ralph bitkin ve bunalmış bir ses tonuyla. Molly, bir evlat edinmek isteyenin Ralph olduğunu biliyordu. Ralph’in anlattığına göre uzun zaman önce kendisi de ‘sorunlu bir çocuk’ken, bir sosyal hizmetler görevlisi onu Big Brother programına yazdırmıştı. Ve gönüllü ağabeyinin -kendi deyimiyle ustasının- onu her zaman doğru yolda tutacağını hissetmişti. Ancak Dina, daha en başından beri Molly’ye şüpheyle bakıyordu. Daha önce evlat edindikleri bir çocuğun, ilkokulunu ateşe vermeye çalışmış olmasının da Molly’ye bir yardımı dokunmamıştı.

“İşyerinde yeterince stres yaşıyorum,” dedi Dina sesini yükselterek. “Bir de eve gelip bu saçmalıklarla uğraşmaya ihtiyacım yok.”

Dina, Spruce Harbor Polis Merkezi’ne gelen telefonlara bakmakla görevliydi. Molly’nin görebildiği kadarıyla bu -birkaç sarhoş sürücü, bazen morarmış bir göz, ufak çaplı hırsızlıklar ve kazalar- o kadar da stresli bir iş değildi. Eğer dünyanın herhangi bir yerinde telefonlara bakacaksanız, Spruce Harbor bu iş için en stressiz yer olsa gerekti. Fakat Dina doğuştan gergin bir yapıya sahipti. En ufak şey onun canını sıkmaya yetiyordu. Sanki her şeyin yolunda gideceğini varsayıyor ve gitmediğinde şaşırıp küçük düşürüldüğünü hissediyordu.

Elbette bu çok sık oluyordu.

Molly ise tam tersiydi. On yedi yıllık hayatında ters giden öyle çok şey yaşamıştı ki aksinin olmasını beklemiyordu. Bir şey yolunda gidecek olsa, ne düşüneceğini bilemiyordu.

Jack ile de aynen böyle olmuştu. Molly bir önceki yıl onuncu sınıftayken Mount Desert Island Lisesi’ne nakil olduğunda, diğer çocukların çoğu ondan uzak durmak için çaba gösteriyorlarmış gibiydi. Hepsinin kendi arkadaşları, kendi grupları vardı ve Molly onların hiçbirine uyum sağlamıyordu. Kendisinin de bu durumu kolaylaştırdığı söylenemezdi.

Tecrübelerinden öğrendiği kadarıyla sert ve tuhaf biri gibi görünmek, acınası ve savunmasız görünmekten çok daha iyiydi. Bu yüzden bir zırh gibi giydiği, gotik bir

LİNK

Author: admin

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir