Büyülenme / Hermann Broch

Büyülenme Büyülenme

Büyülenme’den…

“Ama,” dedim, “bu dediğin kadınlar için pek doğru olmasa gerek, onlar ağızlan doluyken de konuşurlar…öyle değil mi, taze evli?”

Yine korkunç bir kahkaha koptu, fakat sanşınlıgını ve beyaz tenini annesinden almış olan Peter’in yüzü, her zaman olduğu gibi şimdi de kızarmıştı. Birkaç yıl içinde çocuğun teni bir yağ tabakasının üzerine gerilmiş beyazımsı bir deri haline gelecek ve artık kızarmayacak. Pipomu doldurdum, yaktım ve şoförlerin yanına oturdum.

“Neler söyledi?” diye sordu Peter.

Şoförün yanındaki iki kişiden yaşlı olanı, dışandaki güneş mevsimlerden yazmış gibi parladığı için ceketini çıkarmıştı, elini gömleğinin içine sokup göğsünü kaşıdı: “Evet, neler söylemişti?”

Şoför, bilmem anlamına gelebilecek sıkıntılı bir hareket yaptı: “insan direksiyon başındayken, bütün dikkati yolda oluyor.”

“Kahretsin, ,adamın neler anlattığını bilmiyorsanız, belki de hiç konuşmamıştır,” dedim.

“Ben arkada çuvalların üzerine oturmuştum,” diye mazeret bildirdi genç olanı.

“Saçma sapan şeyler konuştu,” dedi şoför.

“Sanının, çingeneydi,” diye lafa girdi yaşlı olanı göğsünü kaşımaya devam ederek. Pire, adamın sırtına doğru hareket etmiş olmalıydı.

“Galli,” dedim.

“Yaa,” dedi şoför küçümseyen bir tavırla, çünkü Galli sözcüğü ona hiçbir şey ifade etmemişti.

“Onu almanız iyi olmuş,” diye sürdürdüm konuşmayı, “herif çok yorgundu.”

Kim hakkında konuştuklarını bildiğim için yüzüme şaşkınlıkla bakıyorlardı. Biraz da canlan sıkılmıştı sanının. Artık eğlenmedikleri belliydi.

“Aslında kimseyi almam,” diye homurdandı şoför, “zaten yoldan birilerini almak yasak.” Deri kasketini arkaya attı. Seyrek saçları alnına yapışmıştı.

Bu arada, Sabest’in Leonberger cinsi büyük köpeği, arka odadan çıkıp sandalye ve masa kenarlarına sürtünerek yavaşça yanımıza gelmişti. Benim de bir köpeğim olduğu için bana saygı duyuyordu; başını dizime koydu, ağzı hafif salyalıydı, kanlanmış gözlerinde bağlılığı ifade eden dostça bir hüzün okunuyor ve adeta şöyle diyordu: “İşte yine buradasın dostum, yine biraz doktor, biraz köpeğin Trapp, biraz da şu an konuşmak istemediğim, hayatın başka şeylerinin kokusu var üzerinde.”

. “Evet,” diye yanıtladım onu, “evet, Pluto, Trapp’ın çok selamı var.”

“Öyle olsun,” dedi Pluto’nun gözleri

LİNK

Author: admin

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir