Bir Genç Kızın Anıları / Simone de Beauvoir

Bir Genç Kızın AnılarıBir Genç Kızın Anıları

Bir Genç Kızın Anıları’ndan…

Bana daha uzak ve daha kaprisli görünen annem, içimde köklü bir sevgiyi bütünlüyordu. Annemin dizlerine oturur, kollarının güzel kokulu yumuşaklığına gömülüp, taze diri tenini öpücüklere boğardım. Bazı geceler odama gelir; tek bir leylakla süslü yeşil tül elbisesi, ya da ışıl ışıl yanan pullu siyah kadife tuvaletiyle bakmaya doyulmayacak bir resim kadar güzel, başucumda dururdu. Bana kızdığı zamanlar, kaşlarını çatar, gözleri öfkeden çakmak çakmak olurdu. O güzel yüzüne hiç yaraşmayan bu bakıştan ürker, hep gülümsesin isterdim.

Babama gelince, onu pek az görürdüm. Her sabah erkenden çıkar, elinde, dosya dedikleri, dokunulması yasak nesnelerle dolu bir çanta ile Adliyeye giderdi. Ne sakal bırakırdı başkaları gibi, ne de bıyık. Maviş gözlerinin içi gülerdi. Akşamlan gelirken anneme menekşeler getirirdi. Sarılıp öpüşürler, kahkahalarla gülerlerdi. Babam, ilgilendiği zaman benimle de eğlenirdi. Bana C’est üne auto grise’yi ya da Elle avait üne jambe de bois’yı söyletir; türlü hünerler gösterip, burnumdan para çıkarır, avucunda kaybederdi. Pek hoş, pek eğlendirici bulurdum babamı. Benimle oynadığı zaman bayağı sevinirdim; ama yaşamımda çok belirgin bir rolü yoktu.

Louise ile annemin başlıca dertleri bana yemek yedirmekti; pek kolay bir iş değildi bu doğrusu. Ağzıma tıkıştırdıkları yiyecekler, dünyayı, gözlerim ya da ellerimle tanıdığımdan daha iyi belletiyordu bana. O muhallebilerin tatsızlığı, yulaf çorbalarının yavanlığı, tereyağıyla ezilmiş ekmeklerin biçimsizliği gözlerimden oluk gibi yaşlar boşandırıyor; etlerin vıcık vıcık yağı, istiridyelerin sümüklü kayganlığı cinleri tepeme üşüştürüyordu. Ağlıyordum, bağırıp ter ter tepiniyor, daha da olmadı, kusuyordum. Sonunda, bu iç bulandırıcı şeyleri yedirmekten vazgeçmek zorunda kaldılar.

Bir yandan da, yenebilecek şeyleri bir güzellik, bir lüks, bir mutluluk haline getiren çocukluğun o ayrıcalığından yararlanmaktan da geri durmuyordum. Vavin Caddesi’nde giderken, şekerci dükkânlarının önünde taş kesilir; camekânlara yapışıp şekerlemelerin ışıltısını, jölelerin buğulu parıltısını, bonbonların rengârenk görünüşünü kendimden geçmişçesine seyrederdim: Yeşiller, kırmızılar, turuncular, morlar; şekerlerin tatlan kadar, renkleri de çekiyordu beni. Annem badem şekerlerini ezer, san

LİNK

Author: admin

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir