Dune’un Çocukları / Frank Herbert

Dune'un ÇocuklarıDune’un Çocukları

Dune’un Çocukları’ndan…

Mesihimiz yalnızca bir rüyayken her şey ne kadar basitti diye düşündü. Mehdi’nizi bulunca evrene sayısız mesih rüyaları savurduk. Cihatın zapt ettiği her halk şimdi bir liderin gelmesini düşlüyor.

Stilgar kararan yatak odasına bir göz attı.

Eğer bütün bu insanları benim hançerim özgürlüğe kavuştursaydı, benden bir mesih yaratırlar mıydı?

Leto’nun, yatağında huzursuzca kıpırdandığı duyulabiliyordu.

Stilgar iç çekti. Bu çocuğun adını aldığı büyükbaba Atreides’i hiç tanıyamamıştı. Ama birçokları, Muad’Dib’in ahlâki gücünün bu kaynaktan geldiğini söylüyordu. Bu müthiş doğruluk niteliği şimdi bir kuşağı pas geçebilir miydi? Stilgar bu soruyu yanıtlayamadığını fark etti.

Aklından şunlar geçti: Tabr Siyeçi benim. Burayı ben yönetiyorum. Ben bir Fremen naibiyim. Ben olmasaydım Muad’Dib falan olmazdı. Şimdi, onların anneleri, benim akrabam Chani yoluyla…bu ikizlerin damarlarında benim kanını akıyor. Muad’Dib, Chani ve tüm diğerleriyle birlikte ben de oradaydım. Biz evrenimize ne yaptık böyle?

Stilgar, gecenin bir yarısı aklına neden böyle düşünceler geldiğini ve bu düşüncelerin neden kendisini böyle suçlu hissetmesine sebep olduğunu açıklayamıyordu. Kapüşonlu cüppesinin içinde çömeldi. Gerçek hiçbir şekilde rüyaya benzemiyordu. Bir zamanlar kutuptan kutba uzanan Dost Çöl, eski büyüklüğünün yarısına düşmüştü. Yayılan yeşilliğin bu efsanevi cenneti içini kaygıyla dolduruyordu. Bu, rüyaya benzemiyordu. Ve gezegeni değiştikçe kendisinin de değişmekte olduğunu biliyordu. Bir zamanların siyeç reisinden çok daha kurnaz bir insan haline gelmişti. Şimdi birçok şeyin farkındaydı; devlet yönetiminin ve en küçük kararların köklü sonuçlarının. Yine de bu bilgi ve kurnazlığın, daha basit bir demir çekirdeği, daha belirlenimci bir bilinci kaplayan ince bir cila olduğunu hissediyordu. Ve bu eski çekirdek ona sesleniyor, daha temiz değerlere dönmesi için yalvanyordu.

Siyeçin sabah sesleri düşüncelerini bölmeye başladı. İnsanlar mağarada dolaşmaya başlamışlardı. Yanaklarına çarpan bir esinti hissetti: İnsanlar kapı contalarından şafak öncesi karanlığa çıkıyorlardı. Bu esinti, zamanı ifade ettiği gibi ihmalkârlığı da ifade ediyordu. Siyeç bölgelerinde yaşayanlar artık eski günlerdeki sıkı su disiplinini sürdürmüyorlardı. Bu gezegende yağmur kaydedilmiş, bulutlar görülmüş, bir vadideki ani bir sel baskınında sekiz Fremen boğularak ölmüşken neden sürdürsünlerdi ki? Bu olaya kadar Dune lisanında boğulmak sözcüğü yer almıyordu

LİNK

Author: epubindir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir