A’mâk-ı Hayal / Filibeli Ahmed Hilmi

A'mâk-ı HayalA’mâk-ı Hayal

A’mâk-ı Hayal’den…

Arkadaşlarımı boş ve çapkın diye nitelendirdiğimden dolayı, onların insanların en rezilleri oldukları sanılmasın. Aksine, onlar iyi eğitim görmüş, vicdanlı ve namuslu gençlerdi. Ancak eğlenceye düşkün, rahatlık ve zevk perisine bağlıydılar. Bunun nedeni ise arkadaşlarımın manevi durumlarıydı. Çünkü arkadaşlarım umursamazlık yoluna girmişlerdi. Bunların bir kısmı, eğitimlerini aldıkları bilim ile uğraşarak felsefe denilen var oluş sorunu ile uğraşmazdı. Bazıları ise din duygusundan âdeta soyulmuş, din ve felsefeye efsane artığı bir olgu şeklinde bakıyordu. Garip bir fikir!

Ben onlara hayran olurdum. Gerçekten garip bir fikir! Bir kısmı ise Ramazan kandillerini gördüğü zaman Müslüman olduğunu hatırlayan Müslümanlardandı. Kandiller yandı mı ellerine tespihlerini alır, dinlememek ve hiçbir şey anlamamak şartı ile camileri dolaşarak Kuran-ı Kerim ve vaaz dinlerlerdi. İkindi vakti kalkmak şartı ile oruç bile tutarlardı. Oruç tuttuğu halde namaz kılmaya lüzum görmeyenleri de vardı. Uzun bir namaz olan teravihe hiçbiri yanaşmazdı. Ramazan bitti mi, bunların din duygusu da “elveda” der, giderdi. Mevsim elbisesi giyme şeklinde olan bu çeşit dindarlığa ben her sene hayret ederdim.

Oldukça güzel bir bahar günü, bir kır gezintisi yapmayı arkadaşlardan birkaçı ortaya attı. Birçok konuşmadan sonra şehir sınırları içinde olan, güzelliği ile meşhur … kasabasına gitmeye ve orada üç gün eğlenmeye karar verdik. Bu kasabaya, şehrin merkezinden trenle gidip geliniyordu. Orada bulunmayacak ihtiyaçlarımızı şehir merkezinden aldıktan sonra trene bindik.

… şehrinin etrafı oldukça rahatlatıcıdır. Hele tren yolunun etrafı gerçekten gönül alıcıdır. Değişen doğanın eşi ve benzeri bulunmayan manzarası, arkadaşlarıma gürültülü bir sevinç getirdiğinde, ben ise onların tam tersine büyük bir üzüntüye kapılmıştım. Çalışma, azim ve kalıcılık olmadıktan sonra bu eşi ve benzeri bulunmayan güzellik ne işe yarar. Bu kadar güzelliğe tanık olan insan, hem de insanların belki binde biri iken, insanda sonsuzluk var mı? Yeryüzü dediğimiz, bu muhteşem evi derin bir üzüntüye kapılmayarak, seyretmek acaba mümkün mü? Nereden geldik? Nereye gidiyoruz? Saf bir inancın pek güzel cevap verdiği bu

LİNK

Author: admin

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir