İç Savaş Manzaraları / Hans Magnus Enzensberger

İç Savaş Manzaralarıİç Savaş Manzaraları

İç Savaş Manzaraları’ndan…

Hayvanlar kavga eder, fakat savaşmaz. Primatlar1 arasında, türdeşlerini planlı biçimde, büyük çapta ve coşkuyla öldüren tek varlık insandır. Savaş, onun en önemli buluşlarından biridir; barış yapma yeteneği, muhtemelen onun daha sonraki bir kazanımıdır. İnsanlığın en eski anlatıları, mitleri ve destanları çoğunlukla cinayet ve adam öldürmekten söz eder.

Savaşın göğüs göğüse yapılmasının nedeni yalnızca silah tekniğinin basitliği değildi. İnsanın, nefretini tanıdıklarına, yani en yakın komşularına yöneltmesi psişik yönden de daha fazla tatmin edicidir. Böylece iç savaş, sanki yalnızca eski bir alışkanlık değil, tüm kolektif çatışmaların birincil biçimiymiş gibi çıkıyor karşımıza. İç savaş klasik anlatımını bulduğundan bu yana ikibinbeşyüz yıl geçti; Peloponnes Savaşı’nın Öyküsü2 hiç aşılamadı.

Buna karşın düşman bir devlete karşı “güdülen” devlet savaşı, görece geç bir gelişmedir. Usta bir savaşçı kastının varlığını, orduların kurulmasını ve asker ile sivil ayırımını gerektirir ve savaş, ilanından teslimiyete kadar karmaşık törenlerin oluşmasına yol açar.

Katliam, 19. yüzyılda neredeyse bir mantığa oturtuldu: bir taraftan askerliğin zorunlu hale getirilmesi ve teknik gelişmeler sonucunda savaş korkunç bir yayılma gösterdi; diğer yandan devletler, savaşlarını devletler hukuku kurallarına bağlamaya çalıştılar. 1907 tarihli Lahey Savaş Hukuku Konferansında bunlar ilk kez kaleme alındı. Bu bakış açısına göre iç savaş, kuralın istisnası, çatışmanın kuraldışı bir biçimi sayılmaktadır. Clausewitz savaş sanatına ilişkin klasik elkitabında iç savaşa dair tek söz etmez. İşe yarar bir iç savaş kuramı günümüze kadar oluşmadı.

Gerçeğin karmaşıklığı, yalnızca hukukçuların biçimsel tanımlamalarını aşmakla kalmıyor. Genelkurmaylar da, iç savaşın damgasını taşıyan yeni bir dünya düzeni karşısında çaresiz kalıyor. Öte yandan, şimdiye dek hiç mevcut olmayan bu gelişme, atavizm3 ile tehlikeli bağlar kuruyor.

Eski antropolojik sorular yeniden karşımıza çıkıyor. Hangisi daha tuhaftır: insanın tanıdığı kişileri öldürmesi mi, yoksa hakkında hiçbir tasarımının, belki de hatalı bir tasarımının bile olmadığı bir rakibini öldürmesi mi? İkinci Dünya Savaşı’nda kullanılan bombardıman uçaklarının mürettebatı için düşman salt bir soyutlamaydı; bugün de hâlâ sığınaklardaki füze rampalarının

LİNK

Author: admin

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir