Hannibal Doğuyor / Thomas Harris

Hannibal DoğuyorHannibal Doğuyor

Hannibal Doğuyor’dan…

Başka bir canlının sığınağını ihlal etmek en eski tabuydu. Bu yüzden de, tıpkı şimdi olduğu gibi insanı tahrik ediyordu.
Grutas, şatonun tonozlu zindanlarının soğuk mağara ortamına uzanan merdivenden aşağı indi. Bir kemerin kenarına sinip etrafı gözden geçirdi ve şarap mahzeninin demir kapısının da açık olduğunu fark etti.

Bir hışırtı duyuldu. Grutas, yerden tavana kadar uzanan etiketli şarap raflarının şişelerle dolu olduğunu ve iki fenerin aydınlığında ortada dolanan aşçının iri gölgesini görebiliyordu. Şarap mahzeninin ortasındaki tadım masasında köşeli paketler ve yanlarında da süslü bir çerçevesi olan küçük bir resim duruyordu.

Grutas o koca baş belası aşçı ortaya çıkınca dişlerini gösterdi. Şimdi aşçı sırtını kapıya dönmüş, masada bir şeyler yapıyor arada bir kağıt hışırtısı duyuluyordu.

Grutas olduğu yerde duvara iyice yapıştı.

Aşçı resmi bir kağıda sardıktan sonra mutfak sicimiyle bağlayıp, ötekiler gibi bir paket haline getirmişti. Bir elinde feneri tutarak, uzandı ve tadım masasının üstündeki demir avizeyi çekti. Bir klik sesiyle birlikte, şarap mahzeninin ucundaki şarap rafı dönerek mahzenin duvarından beş, altı santim açıldı. Aşçı, menteşelerini gıcırdatarak rafı iyice itti. Arkada bir kapı vardı.

Aşçı, şarap mahzeninin arkasındaki gizli odaya girdi ve fenerlerinden birini duvara astı. Sonra da paketleri içeri taşımaya başladı.

Tam, arkasını dönmüş rafı kapatırken, Grutas da basamakları çıkmaya başladı. Önce dışarıdan bir silah sesi geldi ardından aşağıdan aşçının seslendiğini duydu.

“Kim var orada?”

Aşçı hemen arkasındaydı, iriyarı biri için oldukça hızlıydı.

“Dur! Buraya hiç girmemen gerekirdi.”

Grutas mutfağı koşarak geçti ve el sallayıp, ıslık çalarak avluya fırladı.

Aşçı da köşeden bir sopa kapmış, tam mutfaktan avluya fırlayacakken kapıda bir siluet, başka şeyle karıştırılamayacak bir miğfer gölgesi gördü. O anda üç Alman paraşütçü askeri ellerinde hafif makineli tüfekleriyle içeri daldılar. Grutas da arkalarındaydı.

“Selam Aşçı” dedi Grutas. Yerdeki sandıktan tuzlanmış bir domuz budu aldı.

Alman onbaşı, silahını doğrultarak “Eti yerine bırak” dedi, ama Grutas zaten bırakmıştı

LİNK

Author: admin

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir