Buddenbrooklar / Thomas Mann

BuddenbrooklarBuddenbrooklar

Buddenbrooklar’dan…

Kızlık soyadı Duchamps olan Bayan Antoinette Buddenbrook tıpkı kocası gibi kıkır kıkır gülüyordu. iri-yarı bir bayandı, gür beyaz saçlarının bukleleri kulaklarının üzerinden aşağıya doğru dökülmüştü, üzerinde sadelik ve alçakgönüllülüğü simgeleyen siyah ve açık gri çizgili bir elbise vardı, kucağındaki küçük torba çantayı sıkı sıkı tutan beyaz elleri hâlâ çok güzeldi. Yüz hatları yıllar içerisinde kocasının yüz hatlarına şaşılacak kadar benzemişti. Yalnızca gözlerinin biçimi ve canlı siyahlığı onun yarı Latin asıllı olduğunu belli ediyordu. Büyükbabası tarafından Fransız İsviçre’sinden bir aileden geliyordu ve doğma büyüme bir Hamburglu hanımefendiydi.

Kızlık soyadı Kröger olan gelini Konsül Elisabeth Buddenbrook çenesini göğsünün üzerine bastırmış, dudaklarını patlatarak Krögerlere özgü kahkahasını atıyordu. Bütün Krögerler gibi onun da son derece şık bir görüntüsü vardı, her ne kadar bir güzellik ilahesi sayılmasa da, yine de ince ve ölçülü ses tonuyla sakin, kendinden emin ve zarif hareketleriyle çevresinde şeffaflık ve güven duygusu uyandırıyordu. Küçük bir taç şeklinde başının üstünde toplanmış kızılımsı saçları, bukleler halinde kulaklarının üstüne bırakılmıştı ve küçük küçük çillerle bezenmiş kar beyazı tenine çok yakışıyordu. Biraz uzunca burnu ve küçük ağzının yanı sıra yüzünün en belirgin özelliği, alt dudağı ile çenesi arasında girinti olmamasıydı. Çiçek desenli, açık renkli ince ipekliden dar bir eteğin üstünde, vücudunu sıkı sıkı saran belden kesik, kabarık karpuz kollu kısa elbisesi, ipek bir kurdeleye takılmış iri pırlantaların oluşturduğu bir kompozisyonun süslediği o muhteşem gerdanını tüm güzelliğiyle gözler önüne seriyordu.

Konsül Buddenbrook biraz sinirli bir hareketle oturduğu koltuktan öne doğru eğildi. Tarçın rengi ceketinin koni biçimindeki kollarının geniş manşetleri bileğinin üzerinden taşarak ellerini sıkı sıkı kavrıyordu. Üstünde yıkanır kumaştan, yan dikişleri siyah şeritlerle bezenmiş beyaz bir pantolon vardı. Çenesinin değdiği kolalı yakalığına bağladığı geniş ipek kravatı, renkli yeleğinin açık kalan yakasını iyice örtüyordu…

Her ne kadar dalgın gibi görünseler de, dikkatli dikkatli bakan gözleri babasının mavi çukurumsu gözlerini andırıyordu, ancak yüz hatları daha keskindi

LİNK

Author: admin

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir