Burukluk / Emil Michel Cioran

BuruklukBurukluk

Burukluk’tan…

Kararsızlar okulunda yetişip parça ile ize tapan bizler, yalnızca vakaların önem taşıdığı klinik bir zamana aidiz. Bir yazarın sustuklarının, söylemiş olabileceklerinin, dilsiz derinliklerinin üzerine eğiliriz. Bir eser bırakırsa, kendini izah ederse, tarafımızdan unutulmayı teminat altına almış olur. Gerçekleşmemiş sanatçının sihri… hayal kırıklıklarının dinmesine ses çıkarmayan, onlara meyva verdirmeyi bilmeyen bir mağlubun…

Heyecan kaynaklarımız olan ve zarfların kalitesi ya da srfatların yerinde kullanılmışlığını incelemek için yeniden okuduğumuz onca sayfa, onca kitap!

Ahmaklıkta, daha iyi yönlendirilmiş olsa şaheserleri külliyen birkaç misline çıkartabilecek bir ciddiyet vardır.

Kendimiz hakkındaki şüphelerimiz olmasa, kuşkuculuğumuz hükümsüzleşir, genel geçer endişe, felsefi doktrin olurdu.

“Hakikatler”… artık onların yükünü çekmek istemiyoruz, ne de onlara kanmak veya suç ortağı olmak… Bir virgül için ölünen bir dünya düşlüyorum.

İnceliklerinden dolayı ötekilerin dehasının gölgesinde yaşayan ve dehaları olmasından çekinerek kendi dehalarından yan çizen tâli kafaları (başta Joubert’i1) o kadar seviyorum ki!

Moliere, uçurumuna çekilmiş olsaydı, Pascal —kendisininkiyle— bir gazeteci gibi görünürdü.

Kesinliklerle, hiçbir üslûba varılmaz: iyi söyleme tasası, bir imanın içinde uykuya dalamayanlara vergidir. Sağlam bir dayanak noksanlığından, kelimelere —gerçeklik benzerlerine— sarılırlar; halbuki ötekiler, kanaatlerinden aldıkları kuvvetle, bu görünümü horlar ve irticalin rahatlığında keyif çatarlar.

Aşka, hırsa, topluma sırt çevirenlerden kendinizi sakınınız. Vazgeçmiş olmanın intikamını alacaklardır.

Fikirler tarihi, yalnızların kininin tarihidir.

Plutarkhos, bugün, Ratelerin Paralel Hayatları’nı yazardı.

İngiliz Romantizmi lavdanom, sürgünlük ve veremin eşsiz bir karışımı olmuştur; Alman Romantizmi ise alkol, taşra ve intiharın.

Bazı kafalar, Romantik Devir Almanyası’nda bir şehirde yaşamış olmalıydılar. Tübingen ya da Heidelberg’de bir Gerard von Nerval o kadar iyi tahayyül edilir ki!

Almanlar’ın tahammülü sınır tanımaz; çılgınlıkta dahi: Nietzsche kendininkine on bir yıl dayandı, Hölderlin ise kırk.

Modern insanın ön belirtisi olan Luther, dengesizliğin her türünü göze almıştır içinde, bir Pascal’le bir Hitler birlikte yaşıyorlardı.

“… bir tek hakiki olan sevilmeye değerdir.” — Fransa’nın gedikleri bundan ileri gelir, Bulanık ve Dumanlı olanı reddedişi, şiir karşıtlığı, metafizik karşıtlığı…Descartes’tan da

LİNK

Author: admin

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir