Hakimin Evi / Georges Simenon

Hakimin EviHakimin Evi

Hakimin Evi’nden…

Maigret usuldan piposunu çekiştiriyordu. Haydi! 147, 148, 149, 150!… Toplar masada dondu kaldı, beyazlar pis bir san, kırmızılar ölgün bir pembe. Sopalar yerine kondu. Le Flem fıçıdan iki bira doldurdu, tahta bıçakla köpüklerini sildi.

– Sağlığınıza…

Daha başka ne konuşabilirlerdi?

– Hâlâ yağıyor…

Maigret pardösüsünü giydi, melon şapkasını iyice kafasına geçirip önünü indirdi, birkaç dakika sonra elleri ceplerinde, yağmur altında küçük kentin sokaklarında yürümeye başlamıştı.

Daha sonra, duvarları resmi bildirilerle dolu küçük çalışma odasına girdi. Müfettiş Mejat’nın kullandığı briyantin nedeniyle burnu karıncalandı, meretin on piponun boğamayacağı pis bir kokusu vardı.

Buruşuk suratlı, başı boneli küçük bir kocakarı bir sandalyede oturmuş, önünde tuttuğu koca şemsiyenin sularının süzülüşünü izliyordu. Yerde uzunca bir su birikintisi belirmişti, sanki köpek işemiş gibi.

– Bu ne? diye homurdandı Maigret, tahta parmaklıktan geçip, emrindeki tek polis müfettişine doğru eğilerek.

– Size gelmiş. Sadece sizinle konuşmak istiyor.

– Ne demek sadece benimle? Adımı mı verdi?

– Komiser Maigret’yi istedi.

İhtiyar kendinden söz edildiğini anlamış olacak ki bilmiş bir tavırla ağzını büzmüştü. Maigret, âdeti üzere, pardösüsünü çıkarmadan masasının üzerindeki evrakları karıştırmaya koyulmuştu; hep aynı gündelik işler, gözaltında tutulması gereken bazı Polonyalılar, kimlik kartları yok, oturma izinleri yok…

– Sizi dinliyorum Madam… Kalkmayın lütfen… Ama önce bir şeyi öğrenmek istiyorum: Adımı size kim verdi?

– Kocam, komiser bey… Justin Hulot… Görünce onu mutlaka anımsarsınız, o suratı bir gören bir daha unutmaz… Olay nedeniyle oraya geldiğinizde Concarneau’da gümrük memuruydu… Gazetede sizin Luçon’a atandığınızı gördü… Dün, cesedin hâlâ odada durduğunu görünce bana dedi ki…

– Pardon! Hangi ceset bu?

– Hâkim beyin evindeki…

İşte hiçbir şeyden kolay etkilenmeyecek bir tip!… Maigret o sırada karşısındakini pek de ciddiye almadan dinliyordu, altmış dört yaşındaki Adine Hulot’yla ilerde epey yakınlık kuracağı, hatta ona ötekiler gibi Didine diye hitap edeceğini nereden bilsin?

– Önce şunu bilin ki kocam emekli oldu ve birlikte, benim memleketim olan L’Aiguillon’a taşındık… Limanda küçük bir evim var, merhum amcamdan miras kaldı… L’Aiguillon’u

LİNK

Author: admin

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir