Ahtapot / Ian Fleming

AhtapotAhtapot

Ahtapot’tan…

Kraliyet Deniz Kuvvetleri emeklilerinden Binbaşı Dexter artık bir zamanların o cesur ve zeki deniz subayı değildi. Gençken çok yakışıklıydı, mesleğinin son devresinde kadınlar ve kızlarla büyük, fırtınalı aşklar yaşamıştı.

Şimdi 54 yaşındaydı. Saçları hafif dökülmüş, üstüste iki kalp krizi geçirmişti. Fakat özenle seçilmiş elbiselerini giydiği zaman bütün kusurları yok oluyor, varisle kabarmış damarları gözükmüyor, pantolon kemerinin iç tarafındaki bir kuşak belinin yağlarını yok ediyordu. O haliyle onu çok şık ve zarif bir erkek gibi görüyorlardı. Doktoru günde elli gram viski ile on sigaradan fazlasını yasaklamış olduğu halde, fosur fosur sigara içen ve her gece yatağa sarhoş girmekte direten Dexter Smythe’nin nasıl olup da formunu koruduğu arkadaşları için gerçekten bir sırdı.

Gerçekte meselenin özü şuydu: Dexter Smythe, artık ölümü arzuladığı bir sınıra gelmişti. Bu ruhsal durumun pek çok nedeni vardı ve hiçbiri de fazla karışık değildi.

Karısı Mary’nin iki sene önce ölmesinden bu yana kimseyi sevmemişti. Hatta onu bile sevmiş olduğundan pek emin değildi. Ama karısının kendisine karşı beslediği aşkı, onun şen ve savruk tavırlarını, çoğu kez sinir bozan varlığını günün her saatinde özlüyordu.

Adanın iç taraflarında oturan kibar arazi sahipleriyle, sahil boyundaki büyük çiftlik patronlarıyla, ya da siyaset adamlarıyla belki de dost olabilirdi. Eğer bunu yapsaydı, içkiye, üstüne çöken miskinliğe bir son vermesi,hayatında ciddi bir amaç edinmesi gerekecekti ki, o da bunu hiçbir zaman istemiyordu.

Bu nedenle Binbaşı Smythe sıkılıyordu, bu sıkıntı onu canından bezdirecek hale getirmişti.

Kendisini yaşamın sınırında tutan şey oldukça tuhaf bir nedendi. Çok içenler mizaçlarının en esaslı taraflarını abartırlar. Bunlar dört tiptir: Sıcakkanlı tipler, ağırbaşlılar, öfkeliler ve melankolikler.

Binbaşı Smythe melankolik bir tipti. “Dalgacıklar” adını verdiği villasının etrafını çeviren beş dönümlük arazide yaşayan kuşlar, böcekler ve balıklarla bir fantazi aleminde yaşardı.

En gözde olanlar balıklardı. Onlardan “semt halkı” diye söz ederdi. İki senelik bir devrede hepsini yakından tanımış ve sevmişti. Fakat tek bir türü, akrepbalıklarını

LİNK

Author: admin

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir