Amnezi
Amnezi’den…
Son dört yılın büyük bir bölümünde laboratuvara girme iznim yoktu. Yine de bu, oraya gizlice inmeme engel olmuyordu. Ve artık çocukları ziyaret etmek için gece yarısı uyanmam gerekmese de, biyolojik saatim hâlâ O programa tamamen uyuyordu.
Ayılmak için gözlerimi ovuşturarak yatağımın ucunda oturmuştum, çıplak ayaklarım ahşap döşemeye sımsıkı basıyordu. Ayışığı camdan içeri süzülüyor, akçaağaç gölgeleri bir O yana bir bu yana savruluyordu.
Babam sekiz ay önce laboratuvarda ona yardım etmemi istemişti, bu yüzden artık oraya ne zaman istersem gidebiliyordum. Ama çocukları izinle görmek, oraya karanlıkta gizlice inmekle aynı -o kadar heyecanlı- değildi.
Koridordaki gıcırtılı parkeleri çok önceden tespit etmiştim ve şimdi onların üzerinden atlıyor, oturma odası ve mutfağı geçiyor, bodruma giden merdivenleri üçer beşer iniyordum.
Merdivenler küçük bir ek yapıda bitiyordu; burada duvara monte edilmiş bir tuş takımı vardı, tuşlar karanlıkta parlıyordu. Babam gizli kapaklı işler yapan bir şirkette çalışan biri olarak, şifreler konusunda hiçbir zaman tedbirli olmamıştı. Dört yıl önce laboratuvara ilk gizli girişimde, doğru kombinasyonu çözmem sadece bir haftamı almıştı. O zamandan beri de değiştirilmemişti.
Gerekli altı rakamı girdim, karşılığında tuşlar öttü. Kapı tıslayarak açıldı ve filtrelenmiş havanın bayat kokusu beni karşıladı. Nefesim hızlandı. Vücudumdaki tüm sinirler beklentiyle gerildi.
Kısa koridoru geçtim ve karşıma laboratuvar çıktı, insana küçük ve rahat bir alan gibi geliyordu ama aslında laboratuvar, evin kapladığı alandan büyüktü. Babam önce laboratuvarın yapıldığını, çiftlik evinin de onun üzerine yapıldığını söylemişti. Şube, programın ve çocukların New York tarım arazisinin ortasında görünmez olmasını sağlamak için çok uğraşmıştı.
Sağ tarafta babamın çalışma masası, onun yanında da benimki duruyordu. Solda buzdolabı vardı, onu dosya çekmecelerinden oluşan bir kule ve malzeme dolu bir dolap izliyordu. Koridorun girişinin tam karşısında çocukların odaları vardı: Dördü art arda dizilmiş, her biri diğerinden tuğla bir duvarla ayrılmıştı ve önlerindeki kalın plastik camdan içerisi görünüyordu.
Trev’in, Cas’in ve Nick’in odaları karanlıktı ama sağdan ikinci…