Aklından Bir Sayı Tut
Aklından Bir Sayı Tut’tan…
Gözlerin sırrı, gerilimi ve çelişkiyi her şeyden daha iyi yakalayabilmesindeydi. Gurney’in, birlikte kayda değer vakit geçirme şansına sahip olduğu katillerin gözlerinde gördüğü, acımasızlık izlerinin delip geçtiği çekingen bir uysallıktı.
Jorge Kunzman’ın (en son çıktığı kişinin kafasını buzdolabında saklayan ve yeni bir sevgili bulduğu an buzdolabındaki kafayı yenisiyle değiştiren Walmart marketi çalışanı) sabıka fotoğrafını dikkatle incelediğinde de aynı bakışı yakalamıştı. Bay Kunzman’ın sıkkın ifadesinin ardında pusuya yatmış derin, siyah boşluğu fark etmesi; sonucu bildirdiği an Sonya’nın heyecan dolu tepkisi ve övgü dolu sözleriyle gerçeğin bir kez daha kanıtlanması onu memnun etmişti. Onu, Sonya’nın İthaca’daki galerisinde ‘Yakalayan kişinin elinden Katil Portreleri’ adıyla, üzerinde uğraştığı fotoğrafları sergilemeye heveslendiren şey, bu memnuniyet duygusu ve Sonya’nın koleksiyoncu bir arkadaşının aniden bu fotoğrafı satın almasıydı.
Sanata ve özellikle güncel sanata ilgi duymayan, şöhretten nefret eden, yeni emekli olmuş bir New York Polis Teşkilatı () cinayet dedektifinin, küçük bir üniversite şehrindeki şık bir sanat sergisinin odağı haline nasıl geldiği sorusuna verilen iki, birbirinden çok farklı yanıt vardı: Biri kendisinin diğeri de eşinin. Ayrıca bu, eleştirmenlerin “ustalıkla incelenmiş, vahşeti gözler önüne seren, fotoğraflar karmasında yeni bir çığır” şeklinde tanımladığı bir sergiydi.
Kendisine kalırsa her şey Madeleine’nin onu, Cooperstown Müzesi’nde, sanat hakkında bir kursa birlikte gitmeye ikna etmesiyle başlamıştı. Madeleine onu daima açmaya, dışarı çıkarmaya çalışırdı – çalışma odasından, evinden, kendisinden dışarı; içeriden dışarı. Gurney, kendi kontrolünü kaybetmemek için en iyi taktiğin bazen teslim olmak gerektiğini öğrenmişti. Sanat kursuna gitmeyi kabul etmesi de bu taktiğin gerektirdiklerinden biriydi. Kurs boyunca öylece oturup, bitmesini bekleme fikri gözünü korkutsa da, bu kursun baskılara karşı bağışıklık kazanmasını sağlayacağını umuyordu; en azından kursun sonrasındaki birkaç ay boyunca… Aslında miskin birisi değildi, hatta bundan çok uzaktı. Kırk yedi yaşında olmasına rağmen elli şınav, elli barfiks, elli mekik çekebiliyordu. Yalnızca bir yerlere gitmeyi pek sevmiyordu.
Fakat kurs işi şaşırtıcı bir…