Sistem Olarak Tarih
Sistem Olarak Tarih’ten…
Avrupa insanının bugün sahip olduğu kanıların durumunu topu topu otuz yıl önce yürürlükte bulunanla karşılaştıracak olursak; derin bir değişikliğe uğramış olduğunu fark ederiz: Öyle, çünkü temeldeki inanış değişmiş bulunuyor.
1900’lere doğru olgunlaşan kuşak, XVI. yüzyıl sonlarında başlayan pek geniş bir çevrimin son kuşağı oldu; özelliği insanların akla iman etmiş olarak yaşamalarıydı. O inanç nedir acaba?
Yeni çağın klasik programı olan Metot Üzerine Konuşma’yı açıp bakarsak; şu tümcelerle doruğuna eriştiğini görürüz: “Geometricilerin en çetin ispatlara varmak için genellikle yararlandıkları; hepsi de basit ve kolay olan uzun mantık zincirleri insanın bilgi alanına girebilecek bütün şeylerin işte böyle aynı biçimde birbirini izlediğini hayal etmeme fırsat vermişti; o zaman yalnızca onlardan gerçek olmayan birini gerçek sayma hatasına düşmeksizin ve birini öbüründen çıkarsama düzenini koruma koşuluyla; hiçbirinin eninde sonunda ulaşamayacağımız kadar uzak ve keşfedemeyeceğimiz kadar gizli olmayacağını düşündüm.” (Oeuvres, Adam et Tannery basımı, cilt VI, s.19).
Bu sözler rasyonalizmin şafağını haber veren horoz ötüşüdür, çağın, Modern Çağ diye adlandırdığımız tüm bir çağın tansökümünün heyecanı. O Modern Çağ ki, günümüzde birçokları can çekişmesine, kuğunun ölüm ötüşüne tanık olduğumuzu düşünüyorlar.
En azından, Descartes’ın ruh haliyle bizimki arasında pek önemli bir fark olduğu yadsınamaz. Descartes’ın o muhteşem sözlerinde nasıl bir sevinç, evrene nasıl bir güçle meydan okuyuş, nasıl keyifli bir sabah lâfazanlığı var! Duydunuz işte: Nezaketsizlik etmiş olmamak için bir yana bıraktığı tanrısal sırlar dışında, adamın gözünde çözülmeyecek sorun yok. Bu adam bize evrende hiçbir sırrın, öyle insanoğlunu karşısında korku içinde, aciz bırakan, baş edilmez gizlerin bulunmadığını temin ediyor.
İnsanoğlunu dört bir yanından çevreleyen, yaşamı içinde var olmak demek olan dünya; insan zihninin önünde son gizemini ele verene değin saydamlaşacaktır. Nihayet her şeyin gerçeğine erecektir insanoğlu. Yeter ki sorunların karmaşıklığı karşısında ürkmesin, tutkuların zihnini bulandırmasına izin vermesin: Eğer zihinsel aygıtını sükûnetle, kendine hâkim olarak kullanırsa, hele onu düzenine göre kullanırsa, düşünme yetisinin…