Benim Üniversitelerim / Maksim Gorki

Benim ÜniversitelerimBenim Üniversitelerim

Benim Üniversitelerim’den…

İş aramaya başladım. Öğle yemeğine kalmamak için sabah erkenden evden çıkıyor, kötü havalarda ise bahçedeki mahzende vakit dolduruyordum. Orada, kedi ve köpek leşlerinin kokularını solurken, bardaktan boşanırcasına yağan yağmurun sesini ve rüzgârın uğultusunu dinlerken üniversitenin benim için bir hayal olduğunu çok geçmeden anladım. İran’a gitseydim daha akıllıca bir iş yapmış olurdum. Artık kendimi, elma büyüklüğünde buğday taneleri ve birer pud ağırlığında patatesler yetiştirmenin yolunu bulmuş ve üzerinde yürümenin yalnız benim için değil, başkaları için de oldukça zor bir şey olduğu bu toprağa sayısız iyilikler sunmuş ak sakallı bir büyücü olarak görüyordum.

Olağanüstü serüvenler ve büyük kahramanlıklar hayal etmeyi artık öğrenmiştim. Hayatımın zor günlerinde bunun bana çok yararı oldu. Böyle günlerin sayısı hayatımda fazlasıyla çok olduğundan hayal kurmakta gittikçe daha usta oldum. Dışarıdan hiçbir yardım beklemiyor ve mutlu bir tesadüften medet ummuyordum, fakat irademin giderek güçlendiğini fark ediyordum. Hayat şartları benim için zorlaştıkça kendimi daha güçlü, hatta daha akıllı hissediyordum. İnsanın, kendisini çevreleyen ortama gösterdiği direnç sayesinde olgunlaştığını çok önceden anlamıştım.

Açlık çekmemek için günde on beş yirmi kopek kazanmanın kolaylıkla mümkün olduğu Volga kıyılarına, iskelelere giderdim. Orada, hamalların, serserilerin ve yankesicilerin arasında kendimi kor haline gelmiş kömürlerin içine atılmış bir demir parçası gibi hissediyordum. Her gün bir sürü dokunaklı ve etkileyici izlenimle dopdolu bir hale geliyordum. Orada, başıboş hırslara, kaba içgüdülere teslim olmuş insanlar gözümün önünde rüzgâr hızıyla dönüp duruyorlardı. Onların hayata duydukları hınç, dünyada var olan her şeye karşı gösterdikleri alaycı ve düşmanca tavırlar, kendilerini hiç düşünmemeleri hoşuma gidiyordu.

Görüp geçirdiğim her şey beni bu insanlara daha da bağlıyor, onların dokunaklı dünyalarının içine dalma arzusu uyandırıyor, okuduğum Brett Harte[3] ve sayısız basit romanlar bu dünyaya büsbütün sempati duymama neden oluyordu. Bir zamanlar öğretmen okulunda öğrenci, şimdi ise profesyonel bir hırsız olan ve gaddarca dövülen veremli Başkin, bana anlamlı anlamlı şunları söylerdi:

“Ne diye bir genç

LİNK

Author: admin

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir