Cinder / Marissa Meyer

CinderCinder

Cinder’dan…

Tornavidayı masanın üstüne fırlatan Cinder, iki eliyle kavradığı ayağını çekiştirerek yuvasından çıkardı. Çıkan ufak bir kıvılcım parmaklarını yaladığında ellerini hızla geri kaçırdı. Ayağı, sarı ve kırmızı kabloların ucundan sarkar hâlde kalmıştı.

Bir rahatlamayla iç geçirerek arkasına yaslandı. O kabloların ucundan bir serbestlik duygusu yayılıyor gibiydi -özgürdü. Gereğinden küçük bu ayaktan nefret ettiği dört senenin ardından, onu tekrar yerine takmamaya yemin etti. Sadece, Iko’nun bir an önce bunun yerine takacağı yeni ayağıyla çıkagelmesini umuyordu.

Cinder, Yeni Pekin in haftalık pazarında çalışan tam teşekküllü tek mekanik ustasıydı. Tezgâhının bir tabelası bile bulunmuyordu ama kablolardan sarkan ayağı ve etraftaki rafların üstünde duran bir sürü android parçası, yaptığı işin ne olduğunu yeterince iyi açıklıyordu. Cinder’ın yeri, bir TV satıcısı ve bir ipek tüccarının tezgâhlarının tam arasındaki daracık ve karanlık bir alana sıkışmış hâldeydi. Komşusu olan bu satıcıların her ikisi de, sürekli Cinder’ın tezgâhından gelen metal ve yağ kokusundan şikâyet edip dururdu. Üstelik karşı taraftaki pastacı tezgâhından gelen bal kokuları, çoğunlukla kendi dükkânından yayılanlara çok daha baskın çıkardı.

Tezgâhının önünden sarkan lekeli bir örtü, Cinder’ı etraftan geçip giden insanların görüşünden ayırıyordu. Bir sürü tüccar, işportacı, çoluk çocuğun sayesinde, ufak meydanda müthiş bir gürültü hâkimdi; robot tezgâhtarlarla tartışan ve alışverişlerinde bu androidleri kendi istedikleri fiyata ikna etmeye çalışan adamların bağırışları, kimlik çipi tarayıcılarının vızıltılı sesleri ve hesaptan hesaba aktarılan paraların monoton fatura gürültüsü, tüm binaları kaplayan dev ekranlar sayesinde gökyüzünü inleten reklam yayınları, haber sunumları ve dedikodu sesleri…

Cinder’ın işitme düzeneği, bütün bu sesleri statik bir uğultu sesine indirgiyordu. Ama bugün, diğer tüm seslerin arasından, kısamadığı tek bir melodik ses öne çıkıyor gibiydi. Tezgâhının hemen dışında bir çocuk grubu durmuş, “Küller, küller, hepimiz savrulacağız!” diye şakıdıktan sonra kahkahalar eşliğinde kendilerini asfalta atarak oyun oynuyordu.

Cinder’ın dudaklarında bir gülücük dolaştı. Fakat bu gülücüğün sebebi, geçen on yılda popüler olan, veba ve ölüm hakkındaki bu ninni

LİNK

Author: admin

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir